Yalancı Bahar
Hakan Aydın yazdı…
Maçtan önce dost sohbetlerinde arkadaşlarla Gençlerbirliği maçının çoğu kişinin dediği gibi çok kolay geçmeyeceğini, aksine çok zor bir 90 dakikanın bizi beklediğini konuştum. Bir de Gençlerbirliği’nin hocası Mustafa Kaplan’a şansımızın tutmaması var ki ben futbolda böyle şans faktörlerine inanırım. Ayrıca bir diğer önemli etken de Türk futbolunda gelenek haline gelen şey, ne zaman dört büyük tabir edilen bir takımı Anadolu takımı yenerse, bir sonraki hafta muhakkak takılır. İstatistikler hep böyledir Bu çekincelerle başlama vuruşunu bekledim.
Bülent Korkmaz artık kural haline gelen kazanan takım bozulmaz mantığı ile sadece cezası biten Charles’ı Chico’nun yerine 11’e yazarak maça başladı.
Daha dakika 1 olmamışken 50. saniyede Boffin’in gayriciddi hareketleri sonucu maça şok bir skorla, adeta 1-0 geride başladık. Daha henüz üzerimizden yediğimiz golün şokunu atamamışken hücuma çıkarken kaptırdığımız bir topta kalemizde 2. golü gördük. Zaten çok kırılgan bir yapıya sahip olan takım kurgusu darmadağın oldu. Artık şuursuzca saldırmaya çalıştığımızda yine kaptırdığımız bir topla dakika henüz 20 iken skor 3-0 olunca tribünde bizler, sahada teknik heyet adeta donduk kaldık. Bir de üstüne kaptırdığımız topta genç Bahadır son adam pozisyonunda Gençlerbirliği forvetini faulle durdurunca kırmızı karta sebebiyet verdi.
Bahadır’a şunu demek isterim, maç 3-0 olmuş bıraksan ya 4-0 olur ya da dışarı vurur. Profesyonel futbol oynayan birinin hele ki mevkisi stoper olan birinin bunları bilmesi gerekir.
Kırmızı karttan sonra artık iyice oyundan düşüp amaçsızca çırpınıp durduk. Bülent Korkmaz’ı eleştireceğim en büyük noktalardan biri, maç artık 3-0’a gelmiş. Stoper mevkindeki oyuncun kırmızı kartla oyun dışında kalmış, sen kalkmış Ufuk’u sol kanata çekiyorsun. Aatıf’ı santrfor arkasına alıp adeta ikinci bir santrfor gibi oynatmaya çalışması ve orta sahayı iki adamla bırakmak rakibin işini daha kolaylaştırdı. Daha sonra Ufuk’u oyundan alarak Serdar Özkan’ı koyması ve orta sahayı ikili bırakmak akıl karı değildi. Halbuki Celustka’yı stopere çekip, Eren Albayrak’ı sol beke alsa, orta sahadan Ufuk değil de Dala’yı oyundan alsan hiç olmazsa oyunu ilk yarı 3-0’da tutabilirdin.
Serdar’ın oyuna girmesi ile savunmada daha da gedikler verdik. İlk yarı sonunda ise 43 yıldır Antalyaspor maçlarını izlerim, böyle bir hezimet görmedim. İlk 45 dakika itibariyle Bülent Korkmaz’ı teknik olarak en çok ben eleştirip, tabiri caizse yerden yere vururum maç analizlerimde. Yalnız bu karşılaşmada daha 1 dakika olmadan gol yiyip, 20. dakikada 10 kişi kalmak kırk yılda bir olacak bir şey. Düşünün biz maçı izlerken donduk kaldık, kenarda takımı yönetenler ne halde olur. Gerçi 24. dakika itibariyle o şok skorla hamle şansınız veya bilinciniz kaybolur. Kolay değil, tribünde bile bu şokla millet birbirine düştü Onun içindir ki bu şartlar altında Bülent Hocayı ağır şekilde eleştirmek sağlıklı olmaz.
İkinci yarıya farkın daha da artmaması için yukarıda belirttiğim hamleyi yaptı ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Bu hamleye rağmen Gençlerbirliği bir gol daha buldu ve söylemesi acı ama plakayı yazdırdılar. İsteseler sanki farkı daha da artırabilirlerdi. Oyunu rölantiye alıp skoru yeterli gördüler.
İkinci yarıda tribünlerin büyük bir kısmından Bülent Hoca ve oyunculara protesto sesleri yükseldi. Özellikle Bülent Korkmaz’ı istifaya davet eden taraftar için Bülent Korkmaz’ın maç sonu demecinde “Taraftar her zaman bağırır çağırır. İyi günde herkes yanınızda olur, herkes sırtınızı sıvazlar. Önemli olan zor dönemlerde, zor anlarda birlik beraberlik içinde olmak. Biz zaten bunu takım içinde sağlıyoruz. Taraftar da buna destek olsa daha güzel olur.” şeklindeki demecine demezler mi be birader, bu taraftar 2 hafta önce Malatya maçından sonra sizi tribüne çağırdığı zaman arkasına bile bakmadan soyunma odasına kaçan siz değil miydiniz? Yani sen iyi gününde taraftarın yüzüne bakmazsan bu taraftar da senin kötü gününde arkanda olmaz. Bu taraftar 2016-2017 sezonunda galibiyeti yok ve ligin dibine demir atmışken hafta içi Kayseri’ye 15 otobüs gitmiş, desteğini vermiş ve takımına her zaman inanmıştır. Yeter ki Bülent Hocam sen taraftarla iyi geçin, saygı göster. Tribün her zaman senin yanında olur, bu tribünler hiçbir zaman skor taraftarı olmamıştır.
Değinmek istediğim bir diğer konu da Gençlerbirliği hocası Mustafa Kaplan tıpkı geçen sene Ankaragücü’nün başındayken yine buna benzer bir skorla bizi yenip gitmişti. Geçen sene de tıpkı bu sene gibi Bülent Hocayı tuzağa düşürüp, yani topu bize verip bizi üstüne çekip hızlı adamlarla goller bulmuştu ve bu maç da geçen senenin kopyası gibiydi. O maçta 4 olmuştu, bu maçta 6 oldu. Bülent Hoca geçen seneden ders çıkarmamış, yine aynı tuzağa düştü.
Bir de Nazım Sangare’ye bir haller olmuş. Milli Takım kadrosuna girdikten sonra sanki her şey bitmiş, Antalyaspor umurunda değilmiş gibi. Adeta ağır devir bir kamyon, sağ kanadımız kaç haftadır yol geçen hanı gibi. Ne ofansta var ne de defansta. Bir an önce kendine gelip ayakları yere basmalı. Yoksa hem bizde hem de milli takımda o formayı rüyasında bile göremez.
Çok soğuk kış günlerinde bazen havada birkaç günlüğüne güneş kendini gösterir, sanki sıcak bir hava olur ya, işte buna “Yalancı Bahar” denir. Tıpkı bizim de iki maç kazanıp kendimizi dev aynasında gördüğümüz gibi…
“Küçümsediğin her şey için gün gelir önemsediğin bir bedel ödersin.“