Vefa
Kuruluşunun 50. yılını kutlamaya yaklaşan bir kulübün birçok insan üzerinde emeği olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Antalya ve Antalyaspor, yıllar içerisinde kendisine emek vermiş insanlara birçok değer katarak hayatlarına devam etmelerini sağlamıştır. Katılan bu değeri de yıllar içinde insanların vicdanlarında ve yüreklerinde yer edinerek vefa olarak dönmesinden başka bir isteğimiz de yoktur. Ancak bu hayatta vefasızlığın olduğu da bir gerçektir. Üzerlerinde Antalyaspor’un emeği olan ancak bu emekleri görmezden gelip vefasızlık gösterenleri gördükçe ise içimizi ister istemez bir burukluk kaplar, daha sonra bu burukluk sinire dönüşür.
Antalyaspor taraftarına şu soru sorulsa acaba cevap ne olur: “Antalyaspor’a en büyük vefasızlığı gösteren isim kim olmuştur?” Sanırım buna birkaç isim vermek mümkündür ama bence en yüksek cevap Burak Yılmaz çıkacaktır. Altyapısında yetişmiş, kendisini Türk futboluna sunan, vitrine çıkmasını sağlayan takım Antalyaspor iken o bize rakip olduğu her maçta hiç göstermediği kadar hırs göstermiş, kaçan goller sonrası direkleri tekmelemiş, attığı goller sonrası ise en ezeli rakibine gol atmışçasına sevinmiştir. Kendini büyük futbolcu sanıp röportaj üstüne röportaj yapıldığında bile Antalyaspor’a bir kez olsun teşekkür ettiğini hatırlamıyorum. Oysaki bu taraftar kendi içinden çıkardığı, evlat olarak gördüğü yeteneklerinden bu vefasızlığı beklemez. Antalyaspor’a bir kuru teşekkürü çok görenlerin kendilerinde var olan vefasızlığı fark etmemeleri de doğaldır.
Oğlu böyle ise bir de babaya bakalım. Bu hafta oynadığımız Orduspor maçı öncesi baba Fikret Yılmaz’a mikrofon uzatılır. Spiker arkadaş Fikret Yılmaz’ın Antalya’da geçirdiği yılları bilerek bir soru sormak ister. Kelimesi kelimesine bu şekilde olmasa da soru şudur: kendi şehrinizin takımınıza karşı oynayacaksınız neler hissediyorsunuz? Bekleriz ki Fikret Yılmaz oğlu gibi olmasın, vefa duygusunu göstersin, Antalya’nın ve Antalyaspor’un kendisine kattıklarını bir iki kelimeyle de olsa bahsedip teşekkür etsin. Ama şahsen bende soğuk duş etkisi yapan sadece üç kelimelik cevap ne oldu: Antalyalı değilim, Adanalıyım. Zaten spiker bile bu cevabın üstüne daha başka bir şey soramadı. Çünkü onun da Fikret Yılmaz’a, Antalyaspor’la bağlarını bilerek Antalya ve Antalyaspor’la ilgili sorular yönelteceği belliydi. Taraftarın zihninde beliren düşünce artık şu olur: “hadi oğlu vefasız çıktı bari sen yapmasaydın be Fikret hoca.” Antalyaspor’da görev yapmış, yıllarca Antalya’da yaşamış, bu memleketin bu takımın ekmeğini yemiş, Şarampol gibi Antalyaspor ruhunu yansıtan bir semtin tadına bakmış insandan bu vefasızlığı beklemezdik doğrusu. Demek ki Burak Yılmaz’a çok da suç bulmamak gerekiyormuş, meğer bu vefasızlığı babadan oğluna geçen bir durummuş, bilemedik. Kusura bakmayın baba ve oğul, karakterlerinizin bu olduğunu bilmiyorduk, geç olsa da öğrendik. Artık vefa bilen, karakteri sağlam futbolcu ve teknik adamlarla çalışmanın Antalyaspor’a nasip olmasını diliyorum.
Doğancan Ataş