Şafaklar Batsa Kaç Yazar
Bu kötü gidişata rağmen takımı kayıtsız şartsız destekleyecek olan gene biz taraftarız …
Hoca yok, Başkan yok. Kaldık mı biz bize?
Hep demedik mi? Yahut hep yazmadım mı “Futbolcular gider, kravatlılar gider, atkılılar kalır” diye… Nitekim öyle de oldu.
İstanbul basınına karşı hep başı dik duran, lafını esirgemeyen Ali Şafak Öztürk bu oyunu(!) bırakıp gitmeyi seçti. Kayıtsız şartsız sevdiğimiz, Fenerbahçe armasını öptüğü fotoğraflarına rağmen sevgimizin azalmadığı başkandı kendileri. Bu zamana kadar başkanımızla ilgili tek bir şey yazmamaya çalıştım. Bırakmayacağını, hepsinin içi boş haber olduğunu düşünürken, o bırakıp gitmeyi seçti. Bazen savaşmaktan daha zordur bırakıp gitmek. “Kaçtı” laflarını göze alarak gitmeyi seçti. Antalyaspor taraftarının en çok sevdiği başkan oluyordu kendisi. Ya mayayı tutturamadı ya da bizleri sevmedi. Taraftarı düşünerek teşekkür mesajı yazdı sağ olsun, var olsun. Kafa radyomda “Olmasaydı sonumuz böyle” çala çala okudum yazısını. Teşekkür ederiz büyük Başkan(!) ama bari hesabı kapatıp gitseydin. O borçlar ne olacak? Bence bir Şafak battı. Eğer bu takım güzel günler görecekse hep “Büyük Başkan” olarak kalacaksın. Amma velakin bu takım bu sene bu kadro ile düşerse de tüm Antalyasporluların ahı arkanda olacaktır, bunu da bilesin. Eğriye eğri, doğruya doğru konuşmak gerekir. Seni çok seven ve arkanda olan taraftarların varken sen gitmeyi seçtin. Bir şeyi unuttun; gidenlerin değil, kalanların savaşıdır Antalyaspor!
Babam bana bu takımı Süper Lig’deyken sevdirmedi, Eto’o’muz varken sevdirmedi, Nasri’si, Menez’i geldiğinde sevdirmedi. Babam bana bu takımı Atatürk Stadyumu’ndayken, götürdüğü maçlarda sevdirdi. Bana bu armayı taraftarlarımız sevdirdi, üstelik Süper Lig’de bile değildik biz o zamanlar. Bu kötü gidişata rağmen takımı kayıtsız şartsız destekleyecek olan gene biz taraftarız. Bizden başka kimse bu takıma kayıtsız, şartsız sahip çıkmaz. Cebimizde olmaz, yüreğimizden veririz. Biz de böyle severiz. Bir daha da Başkanlara böyle güvenip, her şeyde destek vermeyiz.
“Nasri’yi, Menez’i, Vainqueur’i getirirken iyiydi de her şey gidince mi kötü oldu” diyecek olanlar vardır belki. Evet o zamanlar iyiydi ama gitmenin de bir adabı, yolu yordamı vardır. Kaçar gibi gitmek yakışmadı başkana. Üstelik onursal başkanımızdan ve dernekten tam destek almışken, bu sezonun yarısında bırakıp gitmek olmadı bence. Gitmek kolay değildir de olan hep kalanlara olur. Bu sene umarım güzel günleri görürüz takımımızla. Ya göremezsek?
Hep deriz “umutsuzluk bize yasak” diye… Bu seferde kaybetmeyelim umudumuzu. Bakarsınız her şey daha güzel olur. Diyelim ki olmadı. En kötü ne olabilir? Sonuçta biz iyi günlerini ne zaman gördük ki? Ne zaman iyi günlerini doya doya yaşayabildik ki? En fazla umudumuzu kaybetmemiş oluruz. Umudunuzu kaybetmeyin büyük Antalyaspor taraftarı. Belki gidenlerimiz oldu ama biz hala terk etmedik. Cehennemin dibine düşse de peşinde olacağız bu takımın.
Bu haftalık bu kadar büyük Antalyaspor taraftarı, sevdamız ve umutlarımız yüreklerimizden düşmesin!
Biz zaten Antalyasporduk.
Biz zaten Antalyasporuz.
Biz zaten bu kulübün gerçek sahipleriydik.
Batan her güneşin ardından yeni bir gün doğar, şafaklar batsa kaç yazar.