Rakiplerin Gözünde Büyümek
İç sahada oynadığımız her maçta rakip kim olursa olsun artık kafalarında öyle bir yere koymuşlar ki, sıradan bir takım gibi davranıp hafife almıyorlar bizi …
Geçen sezon 9. haftada Beşiktaş maçı ile maçlarımızı oynamaya başladığımız yeni stadımızda özellikle ligin ikinci yarısında aldığımız ezici galibiyetlerle saha ve taraftar avantajımızı çok iyi şekilde kullandığımız aşikardı. O zamanlar konu maçlarımızdan açıldığı zamanlar bir şeyi fark ettiğimi ve işimizin bundan sonra kolay olmayacağını söylerdim.
İç sahada oynadığımız her maçta rakip kim olursa olsun artık kafalarında öyle bir yere koymuşlar ki, sıradan bir takım gibi davranıp hafife almıyorlar bizi. Daha kontrollü, önce bir puanı cebimize koyalım mantalitesi ile karşımıza çıkıyorlardı. Rakiplerin bize bu bakış açısı, bu sezon da devam ediyor. İyi oyuna rağmen tek gollü galibiyetlerimizin en büyük sebebi budur kendimce ki bunun en somut örneğini Fenerbahçe maçında gördük.
Düşünün ki maç 0-0 devam ederken Fenerbahçe kalecisi Volkan Demirel, kullandığı her aut, serbest vuruş veya top ayağında iken oyuna sokmakta son derece ağırdan alıp adeta sahadaki Fenerbahçe’nin sahaya çıkış psikolojisini yansıtıyordu. Sahada maçı isteyen ve gerçekten tarafsız bir gözle bakıldığında oynadığı oyunla Fenerbahçe’ye bunu kabul ettiren bizdik.
Rakiplerin gözünde bu seviyeye gelmemizdeki faktörler geçen sezon eski yönetimle yakalanan havanın ufak da olsa sekteye uğramasına rağmen bu sezonun da ekmeğini yememiz, Rıza Çalımbay’ın yadsınamaz etkisi ve tabii her zamanın tek kazananı cefakar gerçek Antalyaspor taraftarı. (Özellikle “seyircisi” demiyorum)
Gecenin tek üzüldüğüm noktası bu maçta alınan “Tezahürat olmayacak” kararı idi. Buradan başkanımız Ali Şafak Öztürk’e seslenmek istiyorum. Özellikle her iki taraftar grubumuzun maça etkisini dün sessiz kalmalarından sonra anlamışsınızdır umarım. Daha rahat ve farklı skorla alınabilecek bir maçı zor da olsa kazandık. Şşunu diyebilirsiniz, “Tribünde sadece onlar mı var?” Evet, sadece onlar yok ama o grupların içinde dönem dönem yer almış ya da onlarla aynı tribünde olmasalar bile gruplarla birlikte hareket etmeyi ve onların maç içindeki reaksiyonlarına katılacak binler var. Gruplar tribünlerimizin lokomotifidir. Sorun ne ise bence yüz yüze görüşüp halledilmesi taraftarıyım. Gerçek tribüncülerin olmadığı yerde masanın bir bacağı hep eksik kalacaktır. Şahsım adına maçtaki galibiyet sevincimde bir burukluk kaldı.
Skor ve başarı ile büyümek gelir geçer, aslolan taraftarla “Rakiplerin gözünde büyümek”