On Haftanın Ardından
Sezon başı kampında başlayan çalkantılı sezonun onuncu haftasına geldiğimizde biraz olsun nefes almaya başladık …
Sezon başı kampında başlayan çalkantılı sezonun onuncu haftasına geldiğimizde biraz olsun nefes almaya başladık. Sezon başındaki saçma puan kayıplarından bir maçta bile üç puan daha çıkarmış olsaydık şu an ligde orta sıralarda çok daha rahat bir pozisyondaydık. Aslında cumanın gelişi perşembeden belliydi. Geçen sezondan başlayan transfer serüveni, takıma maddi ve manevi olarak oldukça ağır yükler getirdi.
Takımda toplam kaç oyuncu var sorusunun cevabını yöneticilere sorsak hepsinden farklı bir sayı alırız sanırım. Üstüne üstlük bu kadro kalabalığında oyuncular birbirlerinin mevkilerinde değişim için seçenek olabilseler bir nebze diyeceğiz ancak sürekli aynı mevkilere yapılmış ve geldikleri takımlarda kurtarıcı ya da takımların can damarı olamamış transferler… Bu kadar oyuncu transferi yapılırken hepsinin lisansı almak yerine kiralama formülü neden tercih edilmedi, gerçekten anlaşılır gibi değil. Lisansı çıkartılan çıkartılmayan, kiralanan oyuncuların maddi yükleri her geçen gün kulübe çok daha ağır gelmeye başlayacak. Devre arasında kadrodaki yeniden yapılanmayla bu oyuncuların bir kısmıyla yolların ayrılması hem Rıza Hocanın istediği takviyeler için hem de ekonomik olarak yönetimin elini rahatlatacaktır.
Takımın bu haftaya kadar sahadaki performansı açısından ise bambaşka iki Antalyaspor izledik. Rıza Çalımbay öncesi ve sonrası. Mücadele anlayışındaki eksiklikler, ikinci yarılarda bitmiş duruma gelen fizik kondisyonlardan son dakikaya kadar mücadele eden, takım savunmasını her geçen hafta bir üst düzeye çıkaran bir Antalyaspor’a…
Ligin ilerleyen haftalarında takımın gidişatı içinse bundan sonra her şey kısa ve “net“. Devre arasına kadar mümkün olduğunca az kayıp ile aynı hatalar yapılmadan, savurmadan akıllıca yapılacak takviyelerle ikinci yarı hak ettiği yeri bulacak bir Antalyaspor…
“Ümidini kaybetmiş olanın başka kaybedecek şeyi yoktur.”