Nereye Gidiyorsunuz Sayın Başkanım
Siz göreve geldiğiniz günden beri, hatta adaylığınızı açıkladığınız günden bu yana hep sizi desteklemiş bir taraftar olarak size bu soruyu sorma hakkını kendimde görüyorum …
Siz göreve geldiğiniz günden beri, hatta adaylığınızı açıkladığınız günden bu yana hep sizi desteklemiş bir taraftar olarak size bu soruyu sorma hakkını kendimde görüyorum. Maksadımı aşıyorsam bağışlayın ama nereye gidiyorsunuz Sayın Başkanım?
Sizin göreve gelmenizden önce kulübümüzün içinde bulunduğu durum, yetkiyi ve etkiyi elinde bulunduran şahıslar sebebiyle hem toplumsal olarak –Antalyaspor taraftarının oluşturduğu toplumdan bahsediyorum– hem de kendi adıma çok büyük bir karamsarlığın içindeydik. Neden alındığı bilinmeyen, nasıl satıldığı söylenmeyen onlarca futbolcu, ödenen ücretin hesabının tutulamadığı birkaç menajerin avucunda oyuncak olmuş bir kulüp yönetimi, bu gidişe sesini yükseltemeyen bir dernek, sürekli eksiye giden kulüp bütçesi ile tam bir kaosun içindeydik. Önce küme düşüp ondan sonra da play-off finalini penaltılarda kazanarak, yani olabilecek en zor şekilde lige çıkmanın bize başarı diye sunulduğu bir dönemdi bu. Sonrasında ligi 7. bitirmenin olabilecek en üst nokta olduğuna ikna edilmeye çalışılmış, taraftar bununla yetindirilmek istenmişti. Zifiri karanlıkta, el feneri alacak parayı bile bankalardan borç isteyemediğimiz bir dönemde hızla aşağıya doğru ilerliyorduk fakat hem şahıslar hem de kulüp bazında “başarılı” olduğumuz masalını dinlemekteydik. Sizin göreve gelişiniz ile her şey değişti. El feneri alamayacakken projektörlerle hayallerimizin aydınlandığı bir dönem başladı. Başlangıç zamanınızda olan bitenleri bile unutabileceğimiz kadar süre geçmeden nereye gidiyorsunuz Sayın Başkanım?
Hatırlıyorum, ilk göreve geldiğiniz zamanlarda hem oyuncu grubu hem de mevcut hoca çok bocalamıştı. Siz takım içindeki liderin bir oyuncu değil de takımın teknik direktörü olması gerektiğinin üstünde ısrarla duruyordunuz, zaten işin doğrusu da buydu. Fakat bu durum daha önceden kurulmuş çarpık düzenle bağdaşmadığı için gelir gelmez insani sorunların içinde buldunuz kendinizi, ekonomik sorunları dile getirmiyorum bile. Siz bu duruma boyun eğmediniz, “böyle gelmiş böyle gider” deyip boş vermediniz. Herkesin yerini bilmesinin, görevini yerine getirmesinin önemini hep üstte tuttunuz ve bu sayede kulübümüzün kurumsal kimliğinin oluşmasında ilk ve en önemli adımı attınız. Hocanın arkasında durup en iyi oyuncusuyla kanlı bıçaklı olan kulüp başkanlarına alışılmış Türk sporunda onlarca yıldır başkanlık, yöneticilik yapanlara ders verir nitelikte yönettiniz o krizi. Daha kulüp başkanlığı kariyeriniz başlayalı üç ay bile olmamıştı. Sonrasında hocamızla sportif başarısızlık sebebiyle yollar ayrıldığında takım kaptanımızı da –kendisinin yerli yersiz ve açıkçası dengesiz çıkışları dışında– takımımıza geri kazandınız. Yönetmek önemli bir vasıftır ve siz bu krizde o vasfın sizde olduğunu dosta düşmana gösterdiniz. Daha gösterilecek onca vasfınız, öğreteceğiniz onca usûl varken nereye gidiyorsunuz Sayın Başkanım?
Zor şartlarda görevi devraldığınız bu kulüpte ilk senenizde birçok kritik karar vermeniz gerekti, her birinde de doğru seçimi yaptığınızı düşünüyorum. Belki gündeminize almadığınız konularda bazı sorunlar oluşmuş olabilir fakat eskilerin de dediği gibi “o kadarcık kusur kadı kızında da olur.” Kulüp tarihinin en yüksek puanını kazandığımız, en yüksek lig sıralamasına ulaştığımız bir sezondur sizin ilk sezonunuz. Siz henüz 32 yaşında iken bunu başardınız. Daha başarabileceklerinizin belki onda birini bile başarmamışken nereye gidiyorsunuz Sayın Başkanım?
Bu sezon da geçen sezonki gibi kötü başladı. Getirilen oyuncuların büyüklüğünden daha çok o oyuncular için harcanan meblağların büyüklüğünün konuşulmasına sebep oldu bu kötü gidiş. Lâkin futbol böyle bir oyundur, işler her zaman yolunda gitmeyebilir. Örneğin sizin de yakından takip ettiğinizi bildiğim İngiltere Premier Ligi’nde 2015-2016 sezonunu büyük ekonomisi ve şaşalı transferleriyle dünyanın en büyük kulüplerinden olan Chelsea FC, 10. sırada tamamladı. Orada da işler yolunda değildi fakat gerekli hamleler ve değişikliklerle birlikte geçtiğimiz sezonu şampiyon olarak noktaladılar. Dediğim gibi, işler her zaman yolunda gitmeyebilir fakat işleri yoluna koymaksa büyük adamların işidir. Şimdiye kadar bunca işi yoluna koyabilmişken, rüştünüzü ispatlamanızla alakalı tek bir soru işareti bile kalmamışken şu anki durumları yoluna koyabileceğine emin olduğum siz, Sayın Ali Şafak Öztürk, nereye gidiyorsunuz Sayın Başkanım?
Bir spor kulübünün sahip olması gereken birçok etmen vardır. Öncelikli olarak da bir vizyonu olmalıdır ve bence bu vizyona bağlı birden fazla da slogana sahip olmalıdır. Benim hatırlayabildiğim kadarıyla geçmişimizde bir slogan yoktu fakat sizin gelişinizle, kendi ağzınızla söylediğiniz “Biz Antalyasporuz” cümlesi bu kulübün sloganı oldu. Taraftarlar olarak bu sloganı benimsedik, kulübümüzün mağazalarında bu sloganın sosyal medya dilindeki haliyle #BizAntalyasporuz satışa sunulması sağlandı. Büyük kulüp olma yolunda güzel bir hamleydi ve çok sevildi. Şimdi size sormak istiyorum; “Biz” diye bahsettiğiniz, bir parçası olduğunuz ve sizin bir parçanız olmuş olan Antalyaspor’u bırakıp da nereye gidiyorsunuz Sayın Başkanım?
Bizi bir hayali kurmaya ikna ettiniz, o hayalin tadına daha doğru düzgün varamamışken bu gitme faslı da nereden icap etti Sayın Başkanım? Kişiler gider, kulüpler kalıcıdır elbet fakat inanarak giriştiğiniz bir projeyi yarım bırakıp gitmek ne sizin karakterinize yakışır ne de bizlerin içinde yara bırakmadan gerçekleşir. Hem kendinizi hem de bizi bu denli üzeceğini, yarım bırakacağını bile bile, nereye gidiyorsunuz Sayın Başkanım?
#BizAntalyasporuz