Madalyonun İki Yüzü
Hakan Aydın yazdı…
Maça Başakşehir alışılageldiği gibi pas oyunu ile başladı. Dar alanda kısa pas yaparak ve küçük üçgenler kurarak topu bize ilk 10 dakika boyunca göstermediler. Antalyaspor ise alışılmışın aksine özellikle ikinci devrenin Denizlispor maçı ile başlayan, ilk yarılarda rakibi boğan, hızla çıkan, gol ve golleri ilk yarı bularak rakibi pes ettiren özelliği gitmiş, rakibin oyununa engel olmaya çalışan bir görüntü çiziyordu.
Haftalardır yazmaktan artık bıktığım Fredy, Podolski ve Hakan yerine Ufuk ile Başakşehir karşısında böyle bir orta üçlü ile başlamak, pas oyununu en iyi oynayan rakibin üstüne gelmesi için davetiye çıkarmaktır.
İki kenar bekimiz rakipten o kadar ürkmüştü ki özellikle 25 dakika orta alana kadar gelmediler Böyle olunca sağ kanatta Sinan, sol kanatta Amilton en etkisiz oyunlarını oynadılar. Gerçi 25 dakikadan sonra oyunda yavaş yavaş da olsa dengeyi kurduk ve çok tuhaf şekilde net pozisyonları bulan takım olduk. Ama ne yazık ki telaş ve beceriksizlikten ötürü zor bulduğumuz pozisyonları heba ettik.
İkinci yarının başlama düdüğüyle birlikte ilk beş dakika baskılı top yapan bir görüntü içindeydi Antalyaspor. Ama ne yazık ki “saman alevi” gibi geldi geçti. Oyunda tekrar hakimiyeti ele alan Başakşehir, takım olarak hücum ettikçe biz geride bekleyip kaptığımız toplarla ani kontrataklarla sonuca gitmeye çalıştık. Nitekim birkaç pozisyon da bulduk. Bunların en önemlisinde Podolski yüzde yüz bir pozisyonda sakatlandı ve sahayı terk etti. Dönen topta golü kalemizde gördük. Yediğimiz golde Veysel, Bünyamin ve Celustka, Demba Ba’yı adeta izleyip, ona refakat ettiler.
Bünyamin’in artık kulübe zamanı geldi. Nazım’ın defansın sağını geri alması lazım.
Oynanan oyundan Tamer Hoca memnun olacak ki sadece zorunlu üç oyuncu değişikliği yaptı. Onlar da sakatlanan oyunculardı. Oyuna başka türlü müdahale etmedi. Rakip takımın Okan Buruk ise skoru kendi lehine çevirmek için sistem ve oyuncu değişikliklerini çok sık yaptı. Bu değişikliklerle maçı istediğini oyuncularına hissettirip istediğini aldı. Biz ise “ununu elemiş, eleğini asmış” deyimine tam uygun şekilde ligi bitirdik.
Evet, belki bu son maçla beraber acımasız olarak takımı ve hocayı eleştirebiliyoruz. Yalnız madalyonun öbür yüzünü de göz ardı etmememiz lazım. 27 Aralık 2019’da 17. haftanın sonunda puan sıralamasında en altlarda olacaksınız, futbol camiası ve kendi camianızda düşmenin en büyük adayı olarak gösterileceksiniz. İnanıyorum ki ben dahil hepimiz düştüğümüzü düşünürken, şu anda geldiğimiz noktayı beğenmiyoruz. Aralık ayında “30 hafta sonunda Antalyaspor 11 hafta mağlup olmamış, 12. hafta lig liderine yenilecek” deseler, birçoğumuz bunu söyleyene deli gözüyle bakardık.
Aralık ayında hüznü, kışı, hazanı yaşarken temmuzla beraber sevinç, neşe ve umudu yaşadık. Bize bu beklentiyi yaşatan ve çıtayı yükselten futbolcu, teknik kadro ve yönetimi eleştirsek de, Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek lazım. Camiaya bu güzel heyecanı yaşatan, koltuğumuza kurulup rahat rahat maçı izlememizi sağlayan herkese teşekkürler.
Artık önümüzdeki senenin kadro planlamasını yapıp seneye yaş ortalamasını düşürerek daha genç bir takım yaratmalıyız.
Son sözüm, Ben Sweetland’den gelsin:
“Başarı bir yolculuktur, bir varış noktası değil.“