Korku Tüneli
Hakan Aydın yazdı…
Karşılaşmadan önce açıklanan maç kadrolarına baktığımızda Antalyaspor hücum ağırlıklı bir orta saha ile maça başlıyordu. Tamer Hocanın orta üçlüde Hakan ve Fredy, önlerinde Podolski ile golü düşünen, direkt rakip kaleye topu taşıyan bir kadro düşünmesinde haklı sebepleri vardı. Çünkü “büyük” diye tabir edilen rakibi Beşiktaş hem idari hem de ekonomik olarak zor günler geçiriyordu. Bir de üstüne en önemli gol silahı Burak Yılmaz cezalıydı ve kadrolarında birçok sakat isim bulunuyordu. Taner Hoca açısından rakibin bu sıkıntılı sürecinden faydalanarak galip gelip üç puanı hanesine yazdırmak için büyük bir fırsattı. Bunun içindir ki elindeki tüm hücum kozlarını sahaya sürmüştü.
Ama ne yazık ki her şey kağıt üzerinde yazıldığı gibi olmuyor. Karşılaşma başlar başlamaz oyuna baskılı başlayan, topa sahip olan taraf, kadrosu eksik gözüken Beşiktaş’tı. Antalyaspor ise daha çok topun arkasına geçerek ani kaptığı toplarla kontratağa çıkıp rakipte bile olmayan hücum hattı ile işi bitirmek istiyordu. Nitekim Tamer Tuna’nın planı daha 15. dakikada etkisini gösterdi. Güzel bir hücum varyasyonu ile öne geçtik. Bunda rakip Beşiktaş defansının çok büyük bir kademe hatası vardı. Golden sonra yine topla rakibin oynamasına müsaade ettik. Yine kaptığımız bir topta 35. dakikada Jahovic’in akıl dolu topuk pası ile Amilton ile ikinci golü bulduk. Artık iyice rahatlamıştık. Rakip amaçsızca üzerimize gelirken, belki ilk yarı farka gidebilecek ve maçı bitirebilecekken birçok pozisyonu hoyratça harcadık.
Maçın ikinci yarısına yine rakibi kendi sahamızda bekleyerek başladık. 2. devrenin hemen başında Sinan ile direkten dönen topumuz ağlara gitse maç bitmiş olacak, rakibin gardını düşürecektik.
İlk yarıdaki hatasından dönen Sergen Yalçın’ın ilerleyen dakikalarda yaptığı iki değişiklikle orta saha hakimiyetini iyice eline geçirdi ve rakip maçı bizim sahamıza yıktı. Bizim toplu oyunda olan ama top rakipteyken etkisiz kalan orta sahamız rakip tarafından çok çabuk geçildi ve her iki kanat ile ortalardan kalemizi abluka altına aldılar. İlk yarı ne kadar doğru düşünüp iyi işler yapan teknik kadromuz, maçın ikinci yarısında bir o kadar kötü ve geç, yanlış değişiklikler yaptı. Böylece iyi giden bir maçı zora soktuk. Çünkü Fredy sakatlanıp çıkarken onun yerine oyuna alınması gereken Ufuk değil, geldiğinden bu yana üstüne koyarak giden, rakibe baskı yaparak top kapabilecek, rakibin orta sahasının üstünlük kurmasına izin vermeyen bir N’Dinga takımı rahatlatırdı. Bu kadar pozisyon da vermezdik.
İkici yarıda oyundan iyice düşen Podolski yerine oyuna alınan Mukairu ve Yekta’nın varlığı yokluğu belli değildi. Tamer hoca ne düşündü bilemem ama Mukairu’nun yerine Doğukan dahil olsa, hiç olmazsa kademeye yardım eder, rakibin kanatları bu kadar etkili kullanmasına izin vermezdi.
Bu değişiklikler çare olmayınca, 65. dakikadan sonra lunaparklardaki korku tüneline benzedi. Adeta tatlı bir rüyadan kabusa dönen bir geceye dönüşecekti. Uzun bir aranın sonundaki ilk maçımızda benim düşüncem, takım galip gelmesine rağmen henüz hazır değildi. Maç içerisinde gözlemlediklerim ileri uçtaki Podolski, Jahovic ve Sinan’da bir uyumsuzluk var. Podolski ve Sinan’ın ilk tercihleri birbirlerine oluyor, Jahovic sanki biraz yalnız kalıyor gibi.
Son dakikalar geçmek bilmedi. Antalyaspor on sekizi üzerinde rakip oyuncular ve bizim oyuncularımız adeta kümelendiler. Biz ise rakibe Çin Seddi gibi geçit vermedik. Top rakiple bizim defans bloku arasında gidip geldi. Neyse ki kalemizde başka gol görmeden üçüncü periyota –ben buna 3. periyot diyorum– 3 puanla başlamak güzeldi.
Maç sonunda takımı değerlendirirsek herhalde sol bek mevkisinden yüzümüz gülmeyecek diyebilirim. Kudryashov arada daha da gerilemiş, evlere şenlik bir görüntü çizdi. Arkasına çok fazla adam kaçırdı. Yanlış kademelere girdi. Ağır kaldı ve kalemizde tehlikeler yaşamamıza sebep oldu.
Bir de özellikle ikinci yarı maçın kahramanları vardı. Listenin başına Boffin’i yazarım. Amilton çok çalıştı, rakip defansı çok karıştırdı. İlk yarıda Fredy ve Sinan iyi göründü.
Benim için bu maçın görünmez kahramanlarından bir tanesi de Veysel idi. Her pozisyonun içinde Veysel vardı. Herkesin kademesine girip bütün açıkları kapatmaya çalıştı. Adeta akvaryumdaki çöpçü balığı gibi geride ne varsa silip süpürdü.
Bence Tamer Hocam vakit geçirmeden bir an önce önlem almalı. Önümüzdeki haftalar bu kadar sıkıntılı rakip bulamaz.
Son sözüm Mevlana Celaleddin Rumi’den gelsin:
“Akıl sonradan ah çekmek için değil, düşünüp tedbir almak içindir.“