Kısa Bir Giriş
“Sadece Antalyaspor” diyen yüreklerden geçtiği gibi gönül ister ki hemen düştüğümüz lige geri dönelim. Duygusal açıdan böyle olan durum, gerçekliğe döküldüğü zaman gerçekleşmeye ne kadar yakındır?
Önce bakalım nasıl yönetiliyoruz. Seveniyle sevmeyeniyle beş yıllık bir yönetim süresince kulübün malî yapısını toparladığını kabul ettiğimiz Hasan Akıncıoğlu’ndan görevi devralan Gültekin Gencer, hazine devraldığını söylemesine rağmen bu hazineyi sadece bir sene de eriterek ve daha da kötü hâle getirerek zor olanı başardı. Bu başarısızlık kulübü her anlamda geriye götürmeye fazlasıyla yetti. Gencer, sezon içerisindeki tüm başarısızlıklarına rağmen tekrar Antalyaspor Başkanlığı gibi değerli bir makama atanmış ve bunu kendi başarısı olarak lanse ettirmekten geri kalmamıştır. Peki geçen bir sezon boyunca tüm başarısızlıkları ve şov girişimleri ortada olan bir Başkandan bu sene beklentimiz ne olacaktır? Takımı bu sene çıkarıp kendinden yeni bir Sedat Peker mi yaratmaya çalışmaktadır? Ya da bazı adayların seçim mitinglerinde Antalyaspor formasına Cumhurbaşkanlığı forsu bastırarak, Antalyaspor ismini ve Başkanlığını kullanarak kişisel çıkar peşinde olmadığına hangimiz garanti verebilir? Kendi adıma bu sene yönetimden ve kulübün tepe isminden geçen sezon olduğum gibi umutlu değilim.
Takımın kadrosuna baktığımız zaman ilk 11’de görev yapan çoğu futbolcu takımı küme düşürür düşürmez kendilerini başka para babalarının kucaklarına bıraktılar. Artık kendilerini bir alt ligdeki Antalyaspor formasına layık görmüyorlardı ve biliyorlardı ki alt ligde bir takımda oynamak daha az para demekti. Onlar için hayattaki en önemli şey olan paranın az olması tam bir felaketti. İyi ki gittiler. Geçen sezon boyu aradığımız ruhu artık geri kazanmanın vaktidir. Ama bu PTT 1.Lig müdavimi 30 yaşındaki futbolcularla yapılamaz. Antalyaspor ruhunu kendi gençlerinizle, kendi yeteneklerinizle kazanabilirsiniz. Çünkü o gençlerin gösterecekleri yetenekleri vardır, kendilerini ispatlamaları gerekmektedir. En önemlisi kendilerine sahip çıkan kulüplerine arma sevgisiyle bağlanırlar. Para için takımlarını satmazlar. Ama getirdiğiniz 30 yaşındaki adam bu takımda başarılı olsa da olmasa da seneye büyük ihtimalle burada olmayacağını, kendini çoktan gösterdiğini, bu saatten sonra sadece iyi paralara futbol oynayıp geleceğini oluşturması gerektiğini biliyordur. Umarım bu futbolcular beni yanıltırlar ama asıl Antalyaspor ruhu bir gün kendi evlatlarıyla tam bağımsız Antalyaspor hayaliyle gerçekleşecektir.
Bu takımın asıl sahipleri, büyük Antalyaspor taraftarı. Bu yazı yazıldığı sıralarda gelecek sezonda göreceğimiz tribündeki Antalyaspor taraftarının durumu hâlâ tartışma hâlindeydi. Sonuç ne olursa olsun ağabeyler, kardeşler birbirlerinin kalplerini kırmamalı, tribünde taraftar kendi kanını dökmemeli, Antalyaspor taraftarını, birbirlerini ve şehri tribünlerden uzak tutmaktan vazgeçmeli, kendi evimizde sadece 17 maçta 90’ar dakika “sadece Antalyaspor” diyen yürekler oluşturabilmelidir. Etkili ve sağlam tribün veya tribünler hem takımın iç saha etkinliğini arttıracak hem de “yıllardır tükenmeye yüz tutmuş Antalyaspor sevdası”nı tekrar şahlandıracaktır. Taraftar ve tribün anlamında deplasman takımı taraftarlarının gol sevinçlerini ve galibiyetlerini izlemek zorunda kalmadığımız, kendi taraftarımızın buraya gelen takımların ve rakip taraftarların dizlerini titretecek bir atmosfer oluşturmasını hayal ediyorum, diliyorum.
Geçen sezon UEFA söylemleriyle başlayıp küme düşmeyle biten bir sezonun ardından, bu sene de hedefimiz ilk iki deyip daha fena sonuçlar görmemek dileğiyle.
Doğancan Ataş