Huzur, Galibiyet, Taraftarlık
En yaygın ve bilinen spor dalı futbol adına programlar yapılan, gazetelere manşet atılan skorlar arkasında koşan taraftarlardan önce bir şeye değinmek istiyorum …
En yaygın ve bilinen spor dalı futbol adına programlar yapılan, gazetelere manşet atılan skorlar arkasında koşan taraftarlardan önce bir şeye değinmek istiyorum.
Bu yazıda üç farklı konuya değineceğim.Öncelikle ; Antalyaspor Hentbol Takımı’nın çok ağır cezalar ile karşı karşıya kaldığı bu dönemde lütfen hentbol takımına elimizden geldiğince destek olup, yapılan haksızlıklara boyun eğmediğimizi göstermemiz lazım. Sonuç olarak futbolda bulamadığımızı huzuru belki de hentbol maçlarında buluruz. Kim bilebilir?
Yazıyı okuduktan sonra bilmeyen herkes lütfen Antalyaspor’un bir hentbol takımı olduğunu yanındaki arkadaşına bir söylesin.
En son galibiyeti hatırlamayanlar için yazıyorum. Bursaspor maçıydı. Yaklaşık bundan bir ay önce. Defans, orta saha olgusunu ve iç karışıklığa sebep olan bir teknik direktörü bu hafta berabere kaldığımız takım olan İstanbul ekibinde de gördüğümüz üzere kimse istemiyor. Elin oğlu nasıl şutladı teknik adamı bu hafta hepimiz biliyoruz. Antalyaspor istiyor sanırım. Çünkü hiçbir idari tedbir ve önlem yok. Defans evlere şenlik, yedi maç ceza alan bir hoca. Takım sahipsiz mi yoksa? Herkes diyecek ki “Ama bu hafta 3-3 berabere kaldı.” Sizce bu bir başarı olabilir. Bence başarı değil. Çünkü takımın ofansif gücünü Lazarevic oyuna girdikten sonra hepimiz hissettik. Elimizde böyle oyuncular varken neden farklı skorlar ile mağlup oluyoruz, anlam veremiyorum. Neden ilk on birde oynatılmıyor? Hocanın bir bildiği mi var diye sormak üzereyken kendime diyorum, “Hoca yok ki. O nerede?” Açıkçası bu kadar ofansif bir kadro beklemiyordum. Kendime dedim ki “Allah Allah, bu kadroyu takımın babası olan ve bir anda takımı benimseyen Samuel Eto’o mu çıkarttı sahaya acaba?”
Deplasman maçına gidemediğim bu hafta kafenin birinde izledim maçı. Üzücü bir olay yaşandı. Antalyaspor taraftarı olarak geçinen bir takım ucuz insanlar, takımı ve arma sevdalısı bizleri küçük düşürmeye devam ediyor. Lütfen toplum olarak daha yaşları küçük olan bu insanları dışlamadan kendi içimize çekmeli ve taraftarlık bilincini oluşturmalıyız.
Taraftarlık demek; bazen kendini tutamak demek. Bazen ayıp sözler söylemek demek. Bazen üzülmek bazen ise sevinmek demek. Hiçbir zaman 8-9 yaşındaki bir kız çocuğun yanında yaşı ne olursa olsun istediğimi yaparım demek değildir. Gereken dersleri alan genç arkadaşlar umarız bir daha ki maçlarda daha bilinçli ve olgun davranırlar. Böyle olursa kendileri sorun yaşamayacaktır. İnsanların ekmek teknesi olan yerlerde diğer insanların özgürlüklerini kısıtlamaya kimsenin hakkı yok.O rası kale arkası değil, sonuçta bir mekan ve toplum içindesin. Bu tarz çocukları toplumdan soyutlamadan bir şekilde içimizde bastırmalıyız diye düşünüyorum. Bu kişiler azalır ve normal bireyler haline gelirse en azından kendi takımımızı, kendi şehrimizde sevdirebiliriz belki de başka insanlara. Böylece toplum bireyleri kazanırken biz de bolca Antalyaspor taraftarı ve Antalya sevdalısı kazanabiliriz.