Gazı Kaçmış Gazoz
Hakan Aydın yazdı…
Alt gruptaki takımların neredeyse hepsinin yerinde sayması ile karşılaşma iki takım açısından da sanki formalite maçına dönüşmüştü. Yalnız ev sahibi Gaziantep Fk, maçın başlama düdüğü ile birlikte Antalyaspor’dan daha istekli ve arzuluydu. Pres yaparak savunmamızdan top çıkarmamızı ve ikinci bölgede Hakan Özmert ve özellikle Fredy’nin topla buluşmalarına engel olmaya çalıştılar. Bunda da başarılı oldular. Bizde ise zorunlu sakatlıklardan ötürü Sinan ve Podolski’nin sahada olmayışı, sahada kimliksiz bir Antalyaspor görüntüsü verdi.
Ligin ikinci yarısından itibaren üzerine koya koya giden Amilton, Sinan ve Podolski’nin yokluğunda sahada son derece etkisiz kaldı. Bir de rakip takımın Antalyaspor’u hızla atağa çıkaran ve dikine giden Amilton’u deyim yerindeyse tekme tokat dalarak yıldırmaları da zaten tek motorlu uçak olan Antalyaspor’u durdurdu.
Ligin 2. yarısının Denizli maçından beri en etkisiz, en silik bir ilk yarıyı geçirdik. Nokta atış gibi hedefi on ikiden vuran transferler Sinan ve Podolski’nin olmaması yüzünden takımımız adeta “gazı kaçmış gazoz” a benzemiş.
İlk yarı neredeyse rakip kaleye şut çekmeden devreyi tamamladı Antalyaspor. İstatistikler de bunu söylüyor. İlk yarı boyunca rakip 13 şut çekerken bizim sadece 2 şutumuz var. Onda da isabet sıfır. Hele rakip ceza sahasında Gaziantep 11, Antalyaspor sadece 3 kez topla buluşabilmiş. Bu da bize ikinci devrenin en kısır maçlarından birini yaşattı.
Maçın ikinci yarısına oynanan oyundan memnun olmalı ki, Tamer Hoca değişiklik yapmadan devam etti. Yalnız bu ofansif özellikli orta saha bir gün başımıza büyük işler açacak. Podolski’nin olmadığı maçta orta üçlüye Hakan ve Fredy’nin yanına Mukairu monte edildi. Bu üçlü orta sahada yük Hakan’da olunca, Hakan ister istemez agresif bir yapıya bürünüyor. Keza ikinci yarının hemen başında itirazdan ilk sarı kartı gördü. 13 dakika sonra da çift sarı karttan atıldı. Hakan’ın bu kadar stresli olması, oyun şablonundan kaynaklanıyor.
Nitekim 58. dakikada atağa çıkarken kaptırdığımız bir topta tamamen sağ bekimiz genç Bünyamin’in rakibinin geriden gelip arkasına kaçması ve Bünyamin’in de neredeyse eşlik etmesiyle kalemizde golü gördük. Futbolun şakaya alınmayacak kadar ciddi oyun olduğunu Bünyamin umarım anlamıştır.
Golden sonra hocanın Mukairu’nun yerine Gustavo’yu oyuna alması etki etmedi. Ne zaman ki orta alana Ufuk’u monte etti, 70. dakikadan sonra 10 kişi de olsak oyunda dengeyi sağladık. Cılız da olsa topu rakip kaleye taşımaya başladık.
Maçın sonlarına doğru rakip oyuncunun ceza sahasında topu elle oynamasını “VAR”a rağmen penaltıda ısrar eden hakem Serkan Tokat, en doğru hareketini yaptı. Özellikle ikinci yarı takdir haklarını rakipten yana kullanan, saçma sapan düdükler çalan hakem triosu, maça kan doğramadı.
Antalyaspor tarafından bakarsak, böyle bir oyunda alınan bir puan, üç puan gibi geldi ve Süper Lig tarihimizdeki 11 maçla en uzun yenilmezlik rekoruna şahit olduk.
Yalnız Sinan ve Podolski’nin olmayışı, sezonun ilk yarısındaki Antalyaspor’u anımsattı. Özellikle Sinan Gümüş, Antalyaspor için adeta “gümüş değil altın madeni”
Oyuncuları tek tek ele alırsak, 2 haftadır Veysel ve Ersan’ın uyumu oluşmaya başladı. Kudryashov geçen haftaya göre biraz toparlanmış. Bünyamin ise çıktığı maçlardaki en kötü performansını sergiledi. Doğukan ile Mukairu, vasat bir görüntü verdi ve on bir oyuncusu olmadıklarını belli etti. Adis Jahovic ise kaç haftadır düşüşte.
Son sözüm; “eldeki bir kuş, daldaki üç kuştan iyidir.“