En Tehlikeli Düşmanımız
Fahrettin Kayan yazdı…
Sanırım karmaşa, kaos, kargaşa artık genetiğimize işledi.
Her sezon başı ayrı bir sıkıntı, ayrı bir dert tasa. Hepsinin yanında çözüme bir türlü ulaşılamayan, hiç bitmeyen bir ekonomik kriz…
Geçen sezon başlarken yaşanan bütün kriz ve sıkıntılara rağmen takımı ayakta tutan ve lige yapılan başarılı başlangıcın temelinde yatan TAKIM OLABİLME – BİRLİKTELİK – AİDİYET duyguları iken bu sezon başında en önemli değerimizi de kaybediyoruz.
Bu sıkıntının kaynağında Zeki Yıldırım ile yaşanan sorun gözükse de yaptığım eleştiri sadece bu konu ile ilgili değil. Geçen sezon en çok eleştirdiğim konulardan biri Bülent Hocanın sürekli genç oyunculara saha içindeki azarlayıcı tavrıydı. Hatırlayalım, Doğukan ve Harun sahadalarken hocadan azar yemekleri maç hatta devre yok. Tam aksine öz geçmişi kuvvetli oyuncularımız hep ufak uyarılarla muhatap oluyordu.
Şimdi yaşanan olaylarda da Hoca ile oyuncu arasındaki EGO savaşının etkisi ne kadar etkili fazlasıyla tartışılır.
Zeki geçen sene yaptığı davranışlarda hatalıdır ancak yönetimin göstermiş olduğu tutum ve tarz ise daha da yanlıştır. Oyuncuyu kadroda düşünmüyorsanız karşılıklı oturulur, anlaşılır ve yollar ayrılır. İki tarafında birbirini suçlayarak yürüttüğü süreç kimseye fayda sağlamaz.
Konu hakkında Başkan Öztürk’ün yaptığı açıklama detaylı, iyi hoş ama üslup buram buram EGO kokuyor. Zeki’nin kaptan olduğu dönemde takım için yaptığı harcamanın kaç katını ben yaptım demek akıl tutulmasıdır. Birisi senin takımında oyuncu –amiyane tabirle senin personelin– siz ise en üst merci başkanlık makamındasınız. Maddi olarak kulübe yapılan destek tabii ki bir olmayacaktır.
Kısacası para yok, pul yok, dolayısıyla takviye ve transferler de yok. Sıkıntı çok. Bir de bunların üstüne kulüpte yaşanacak EGO savaşına ya da karışıklığa hiç gerek yok.
Eğer geçen sezonki en büyük gücümüz olan takım olgumuzu da kaybedersek, takım içi ahengi sağlayamazsak zaten iyi futbol izlemeye hasretken bir de ligde ne olduk ne olacağız diye yanıp tutuşuruz.