Emekli Kıraathanesi
Hakan Aydın yazdı…
Boffin, 33. Naldo, 32. Veysel, 32. Kudryashov, 33. Nuri, 32. Podolski, 35. Sam, 30. Orgill, 30. Fredy, 30. Bünyamin, 20. Mert 21.
Üsttekiler karşılaşmanın esame listeleri açıklandığında Antalyaspor ilk on birinin forma numaraları değil, oyuncuların yaşı idi. 30 yaş altında on birimizde sadece sağ kanatta oynayan Mert ve Bünyamin vardı.
Rakip Kasımpaşa’nın on birine baktığımızda da kaleci Ramazan ile Koita 30 yaş ve üzeri oyunculardı. Yani bizim tam tersimiz bir durum vardı.
Tamer Tuna, yönetimin genç oyunculara daha çok şans verilmesini istemesi ve transferlerin daha çok genç oyunculara yönelik olmasını bahane ederek görevinden ayrılmıştı. Ne var ki sahaya sürülen ilk on birdeki oyuncu grubu, sanki belediyenin emekliler kıraathanesinde toplanmış bibiydi. Bir tek tavlaları ile oyun kağıtları eksikti.
Hal böyle olunca karşılaşmanın düdüğü ile birlikte Kasımpaşa oyunu bizim sahamıza yıktı. Daha ne olduğunu anlamadan sağ ve sol kanattan topu ileri taşıyarak ve ön bölümde baskı yaptılar. Deyim yerimdeyse kafamızı kaldırmamıza müsaade etmediler. Oyunun ilk 20 dakikasında kaçırmanın zor olduğu, topu kaleye sokmanın daha kolay olduğu, 4 tane yüzde yüz gol pozisyonundan yalnızca birini değerlendirip skoru artıramamaları bizim için avantaj olmuştu. Oyunda dengeyi kurmaya çalıştığımız zamanlarda ani kaptırdığımız toplarda çok sıkıntı yaşadık. Tehlikeli ataklarını genelde bizim sol kanadımızdan geliştirdiler. Kudryashov, defansın sol bek diye tabir edilen kısmında oynaması, önünde oynayan Sam’in ona yardım etmemesinden dolayı yaşı itibariyle Yusuf Erdoğan karşısında zor anlar yaşadı. Kasımpaşa’ya çok fazla pozisyon verdik.
İlk yarı boyunca sağ kanatta Mert Yılmaz ve önündeki Bünyamin’in uyumsuzluğu sebebiyle rakip oyunu bizim ceza sahamıza yığdı.
Daha önceki haftalarda da belirttiğim gibi, maç orta alanda kazanılır. Ne var ki orta sahamız Podolski, Nuri ve Fredy ile kurulunca yol geçen hanına dönüyoruz. Bir de bunlara rakibe baskı yapmayan Orgill ve Sam eklenince ilk 45 dakikada adeta bir faciadan döndük.
2. yarıya Mert’in yerine Gökdeniz değişikliği ile başladık. Bu değişiklik bile takımı hareketlendirmeye yetti. Defansı gride kalenin önünde kurmak yerine stoperlerimiz ön bölgeye çıkmaya başlayınca Kasımpaşa’nın hızını kestik. Gökdeniz’in ileri uçta rakip defansı hataya zorlaması, 2. yarıya daha derli toplu ve mücadeleci başlamamızı sağladı. Rakip Kasımpaşa ile topu bize vererek kendi yarı alanına çekilip bizim takım halinde öne çıkmamızdan yararlandı ve Hodzic, Yusuf gibi hızlı adamlarla farkı artırmak istedi. Nitekim bunda da başarılı oldular. Farkı ikiye çıkaran golü yine takım halinde ileri çıktığımız zaman kalemizde gördük.
İki farklı öne geçen Kasımpaşa; tıpkı bizimle aynı kaderi paylaşan, kenarda sadece görüntü olarak durup kurallar gereği kenarda bekleyen yedek kulübesinden çok durakta belediye otobüsü bekleyen emekliler gibi bir görüntü çiziyordu. Maçı kazandıklarını düşünerek ileri uçtaki hızlı oyuncuları bir bir oyundan çıkınca ibre Antalyaspor’dan yana döndü. Gerçi Kasımpaşa’nın kenar yönetimi süs biberi de bizimki farklı mı? Hiçbir varlık gösteremeyen Orgill’in yerine oyuna sol bek oynayan Eren Albayrak, sol açık olarak alındı. Şimdi takımın başında çıkan Tahsin hocaya, kulübede olan Sedat Karabük ve Servet Çavuşoğlu’na sormak isterim; Orgill’in oyundan alınması gerekiyordu ancak yerine Eren Albayrak değildi. Takıma geldiğinden bu yana belki 30 maç sol açık oynayan Fredy sol kanata kaydırılabilir, oyuna da Ufuk alınıp orta alana direnç kazandırabilirdik. Bunu ben görüp düşünüyorsam, kenardaki teknik heyet denen zat-ı muhteremlerin akıllarına gelmiyor mu acaba?
Her iki tarafın da kenar yönetimlerinin hatalarıyla dolu 2. yarıda, Veysel’in gayreti ile farkı bire indirip uzatmalarda Sam ile hiç olmazsa bir puanı kurtardık. Özellikle ikinci yarı Veysel, Bünyamin, Boffin ve Gökdeniz’in sonuca isyan ederek sonucu değiştirmede oynadıkları rolleri büyüktü.
Maç sonu Sedat Karabük’ün “Biz kendi açımızdan genç ve deneyimli oyuncuların karmasıyla iyi mücadele ettik.” şeklinde bir açıklama yapması akıllara ziyandı. Yazımın başında da yazdığım gibi yirmili yaşlarda kadroda ilk on birde sadece iki isim vardı. Gerisi eski Türkçe ile tekaüt idi.
Geriden gelip bir puanla ayrılmak, milli araya girerken ayrı bir moral olacaktır.
Son sözüm, bir Japon atasözü olsun:
“Bin asker toplamak kolay olsa da onlara bir general bulmak zordur.“