Doğru Senaryonun Önemi
Fahrettin Kayan yazdı…
İki takımın da eksikleri çok fazlaydı. Rakip Sivas’ın hafta içi oynadığı Avrupa maçının ardından olaylı dönüş seyahati ve elenmenin verdiği mental yorgunluğu hissetmeleri bizim için avantaj iken, bu avantajı çok fazla kullanabildiğimiz söylenemez.
Ersun Hoca geldiği haftadan itibaren takıma yansıttığı taktik, mental ve fiziki oyun anlayışı kendini gösteriyor. Ancak milli arayı geçirmiş olmamıza rağmen istediğimiz düzeyde değiliz.
Gelişme ve umut var ama maalesef istediğimiz kadar hızlı adapte olamıyoruz. Bunun en büyük nedenini Ersun Hoca maçın ardından çok güzel özetledi. Fiziksel açıdan ne kuvvetliyiz ne de atletiğiz. Takımın yaş grubunun yüksek olması, her ne kadar fizik yüklemesi ya da antrenmanı yapılsa da istenilen düzeye çıkılmanın hayli zaman alacağını gösteriyor. Bu yüzden devre arası transferi, bizim için hayati önem taşıyor.
Transferler, hocanın tespitlerine ve isteklerine göre yapılmalıdır. Ancak o zaman Ersun Yanal’ın takıma katkısını tam olarak yansıttığını görebiliriz. Devre arasında yaşanacak iki senaryomuz var:
1. Yapılan başarılı hoca takviyesinin ardından yönetim de hocanın istekleri doğrultusunda elini rahatlatacak ve Ersun Yanal’ın farkını göstermesini hep birlikte bekleyeceğiz.
2. Sene başında olduğu gibi yetersiz ya da takıma direkt katkı koyamayacak, ileriye dönük ve az maliyetli transferler yapılacak. Biz de hem hocanın hem de takımın şapkadan tavşan çıkarmasını bekleyeceğiz.
İkinci senaryoyu okurken hepimizin “Hadi canım, bu hoca boşuna mı geldi” diye düşündüğünü duyar gibiyim. Ancak biz artık her türlüsünü görmeye alıştık. hatta sene başında oturulup beraber strateji belirlediğimiz, yol haritası çizdiğimiz hocayla dahi strateji ve hedeflerin uyuşmadığı gerekçesiyle yolların ayrıldığına şahit olduk. Bu yüzden devre arasına dek toplanacak her puan altın değerinde. Devre arasında akıllı, mantıklı ve hedef odaklı transfer, yönetimin asli görevi olmalıdır. Sonrasında kurulan takımla başarıyı yakalamak Ersun Yanal’ın, sahada giydiği formanın hakkını vermek ise futbolcu kardeşlerimizin boynunun borcu olmalıdır.
Devre arasına çok var, şimdiden konuşmanın ne anlamı olacağını düşünebilirsiniz. Özellikle koronavirüs hala başa dert iken, devre arasında herkes transferlere saldıracak gibi görünüyor. Hem kaliteli hem işinize yarayacak adam bulmak çok zor olacak. Şimdiden çalışmalara başlamak, en azından planlamayı ve transfer opsiyonlarını belirlemek gerekiyor. Yumurta kapıya dayanınca ya parayı basmak zorundasınız ya da piyasada kalan oyunculara razı olmak zorundasınız. Kasadaki para durumunu da düşününce, hedefleri şimdiden belirlemekte fayda var.
Son olarak “hakem, MHK, Federasyon, VAR, yok” demekten biz yorulduk ama işin başındakilerin masalları aynı hızla devam ediyor. Her hafta olduğu gibi bu hafta da neredeyse olaysız maç geçmedi. Değişmeyen tek şey, yine sadece işine gelenin susması ve hakkı yenenin konuşması oldu.
Her hafta yazılarımda ve bulunduğum ortamda söylemeye devam edeceğim. Sadece işine gelen değil, gerçekten renk, forma isim fark etmeksizin haksızlığa uğrayan, sahada hakkı alınan kim varsa onu konuşmadığınız sürede o haksızlık bir gün sizin maçınızda size karşı da olacak. Bu kısır döngü de asla bitmeyecek. Sadece çıkarına değil, senin lehine yapılan hatada da konuşabildiğiniz gün bu ülkede futbol namına bir şeyler düzelebilir.
Ülkede futbol demişken, Alanyaspor teknik direktörü Çağdaş Atan’a yapılan aslında saygısızlık değil, Türk basınını futbola bakış açısıdır. Polemik yaratıyorsan, birilerini eleştirip hedef gösteriyorsan ilgi çekersin. Ancak sezon başından bu yana sadece futbol konuşmuşsan, yıllardır Türkiye’de ne namlı hocaların dahi yapamadığı teknik, taktik detayları anlatırsan kimse dinlemiyor hocam. Bassan yaygarayı, ona buna sallasan bak sorular nasıl arka arkaya geliyor.
Aman diyeyim Çağdaş Hocam! Sakın ama sakın değişme. Sizin gibi yeni nesil genç ve saha içinde kalabilen hocalar olmadığı sürece ne bu düzen değişir ne de aralık ayında Edirne sınırından geri dönmeler…