Cumhuriyet
Doğancan Ataş yazdı…
Skorların, galibiyetlerin, mağlubiyetlerin, alınan ya da alınamayan puanların, tepkilerin veya tebriklerin geri planda kaldığı kıymetli günler vardır. O günlerin en değerlilerinden olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın, Cumhuriyetimizin 99. yaşını kutladığımız şu günlerde sadece bir kutlu olsun mesajı yazmayalım, sosyal medyadaki tek bir paylaşım ile geçmeyelim. Ufak bir yad etmede okunacak satırların zorluğu, yüz yıl önce bu topraklarda bizlerin özgürlüğü uğruna kanlarını ve canlarını veren insanların verdiği uğraşın yanında pek de zorluk olarak görülmemelidir.
Memleketimizden bakmaya başlayalım olaylara. 1. Dünya Savaşı bitmiş. Mağlup bir devlet. İmzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması. Bu anlaşmanın 7. ve 24. Maddelerine dayanılarak Anadolu topraklarının işgal edilmeye başlanması. Antalya’nın da bu işgallerden payına düşeni alıp 28 Mart 1919 tarihinde İtalyanlar tarafından işgal edilmesi.
Sonrasında yaşanılanları 19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkması, 23 Nisan 1920 TBMM’nin açılması, Kurtuluş Savaşı’nın onca zorluğa rağmen gururla verilen mücadelesi, 100. yılını yakın zaman önce andığımız Büyük Taarruz’un kazanılması ve öncesinde birçok cephede verilen zorlu mücadeleler olarak sıralayıp geçsek de hepsi tek başına derin anlatımlar barındırmaktadır. Önderlik etmesinden gurur duyduğumuz Mustafa Kemal Atatürk’ün yüzyıllardır ruhundan bağımsızlık duygusunu eksiltmeyen ve özgürlük uğruna bedel ödemekten çekinmeyen Türk Milleti’ne en yakışır yönetim biçimi olan ‘Cumhuriyet’i ortaya koyması, yıllardır verilen büyük mücadelenin kutlu armağanı olmuştu.
Cumhuriyet ile Türk milleti yüzyıllardır kendisini ayakta tutan Türk kimliğini ve Türk’ün gücünü yeniden anlamıştır.
Cumhuriyet ile insanlar yeniden ‘birey’ ve ‘yurttaş’ olarak görülmeye başlamıştır.
Cumhuriyet ile sadece Enderun’da okuyanlara veya sarayda yaşayanlara değil, tüm vatandaşlara eşit haklar ve fırsat eşitliği sağlanmıştır.
Cumhuriyet ile kültürümüzün kökünü oluşturan Türkçemiz adeta yeniden hayat bulmuştur.
Cumhuriyet ile “Dünyada her şey için; maddiyat için, maneviyat için, hayat için, başarı için en hakiki yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir, sapkınlıktır” diyen Atatürk’ün gösterdiği yolda yüzünü dünyaya dönen bir ülke yaratılmıştır.
Cumhuriyet ile medreselere ve kız çocuklarının eğitim hakkından yararlanamamasına son verilmiş, laik ve çağdaş eğitim başlamıştır.
Cumhuriyet ile kadına insanlık onuruna yakışır haklar verilmiştir.
Cumhuriyet ile ekonomik bağımsızlık kazanılmış, “Her fabrika bir kaledir” anlayışı ile bu bağımsızlık perçinlenmiştir.
Yıllarını ve hayatını Türk Milleti’nin bağımsızlığı yolunda geçirmiş olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘en büyük eserim’ dediği Cumhuriyet’i yine en güzel kendisi özetlemiştir:
“Cumhuriyet imkan demektir. Cumhuriyet, yalnızca adıyla bile fert hürriyetini aşılayan sihirli bir aşıdır. Görülecektir. Cumhuriyet imkanları olan her memleket hürriyet davasında er geç muvaffak olacaktır. Cumhuriyet kendisine bağlı olanları en ileri zirvelere götüren imkanları verir. Bağımsızlık ve hürriyetine sahip olan milletler ilerleme yolunda imkanlara sahip demektirler. O halde cumhuriyet, her alanda ilerlemenin de en belirgin teminatıdır”
Türk Milleti’nin özgürlüğünün teminatı olan, uğruna yüz binlerce can verilen, yine uğruna milyonlarca vatan aşkıyla çarpan yüreği içine alan ‘Cumhuriyet’imize sahip çıkalım. Onu yılın tek bir günü kutlamak ile geçiştirmeyelim. Yılın 365 günü ‘Cumhuriyet Ruhu’nu içinde yaşayan insanlar olarak bu güzel ülkenin hak ettiği yerlere cumhuriyet ışığı ile gitmesine eşlik edelim.
‘Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcut’ iken bize emanet edilen en önemli görevin ‘Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmak’ olduğunu biran olsun aklımızdan çıkarmayalım.
Gururla, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!
Gururla ve yılmadan; “Ne Mutlu Türküm Diyene”