Çanlar Kimin İçin Çalıyor
Hakan Aydın yazdı…
Ernest Hemingway’in İspanya iç savaşını anlatan dünya klasiklerinden Çanlar Kimin İçin Çalıyor adlı eserinin bir bölümünde şöyle bir bölüm geçer:
“Sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor.”
Evet, bugünkü Göztepe mağlubiyetinden sonra çanlar bizim yani Antalyaspor için çalmaya başladı.
Yazın kendini iyiden hissettirmeye başladığı, futbol oynamaktan ziyade serbest olsa birçoğumuzun sahilde güneşlenmeyi tercih edeceği bir havada futbol oynamaya çalışmak çok zordu. Maçın başlama düdüğü ile birlikte konuk Göztepe; ön alanda basan, Antalyaspor’un çıkmasına izin vermeyen bir görüntü ile oyuna başlamıştı. Gerçi böyle olunca Antalyaspor’un üstüne gelmesi de Antalyaspor’un işine gelmişti.
Daha beşinci dakikada dolmadan Göztepe’nin çıkarken kaptırdığı topta ceza sahası içinde Eren’in düşürülmesiyle karşılaşmaya adeta 1-0 önde başladık. Bu tam da Antalyaspor’un istediği bir sonuçtu. Göztepe, stoperlerini de ön tarafa çıkarıp beraberlik için yüklenirken, kapılan toplarla Göztepe kalesinde tehlikeli olabilecek pozisyonlar bulan Antalyaspor’un ileri uç elemanlarında farkı artıracak beceri yoktu.
13. dakikada Eren sakatlanıp çıkınca, karşılaşmanın senaryosu yeniden yazılmaya başladı. Çünkü Göztepe’nin en etkili oyuncusu Halil’i durduran Eren ve Kudriashov’du. Eren Albayrak oyundan çıktıktan sonra bence Ersun Yanal’ın çok yanlış bir tercihi olarak gördüğüm Omar İmeri tercihi ile oyun Göztepe adına yeniden başladı. Göztepe’nin sağ kanadındaki Halil Akbunar, adeta tutulamadı. Bu dakikadan sonra sazı eline alan Halil, Antalyaspor defansını mikser gibi karıştırdı.
Podolski, takımı on kişi bıraktı. Sahada 1 kişi eksik gibi oynuyorduk. Ne rakibe basıyor ne adam kovalıyordu orta alanda. Sanki durakta otobüs bekleyen emekliler gibiydi.
Orta alanda sadece Nuri Şahin vardı. Ufuk’un varlığı ile yokluğu belli değildi. Antalyaspor’un yediği ilk golde rakip bomboş kaldı. Ufuk rakibine baskı yapmayınca rakip çok rahat bir vuruşla eşitliği sağladı.
Göztepe teknik ekibi, Antalyaspor’u iyi etüt etmiş. Orta alanda Fredy’ye baskı yaparak Antalyaspor’un topu ileri taşımasına müsaade etmedi ve bunda da başarılı oldular.
Karşılaşmanın ikinci yarısında mücadele adeta Halil ile Antalyaspor defansı arasında geçmeye başladı. Podolski’nin hiç pres yapmadan oynaması ve adam kovalamamasından ötürü Antalyaspor takımındaki diğer oyuncular Podolski’nin de eksiğini kapatmaya çalışınca sıcak hava ile birlikte takım iyice oyundan düştü.
Kenar yönetimi oyuna ısrarla müdahale etmek istemedi. Ta ki 68. dakikadaki Ufuk-Hakan ve sakatlıktan ötürü oyuna giren İmeri-Sam değişikliğine kadar… Bu hamleler, oyunu dengeye getirmeye yetmedi. 90 dakikada sadece gol pozisyonunda var olan Podolski’nin attığı gol, onun 90 dakika sahada kalmasını sağladı. Halbuki en azından 2. yarının başında Podolski-Orgill değişikliği olsa, 1 puanın sahibi olabilirdik. Pazar günü oynanan bu karşılaşmada kaleci Boffin’den tutun Naldo, Veysel, Kudriashov’a kadar takım halinde kötüydük. Kulübe de formsuzdu. 13. dakikada oyuna aldığı İmeri’yi 68. dakikada oyundan çıkarmak zorunda kaldı. Halbuki Eren’in yerine Orgill dahil olabilir veya Ali Eren’i öne atabilirdi.
Ersun Yanal, Podolski eleştirilerine Galatasaray maçı sonrası çok sinirlenip Podolski’nin bir dünya yıldızı olduğu ve yıllarca Almanya milli takımında oynadığından bahsetmişti. Ersun Hocaya ben de derim ki, “Futbolda dün yoktur” şeklinde klasik bir tabir vardır. Bugün bu sözün gerçekliği bir kez daha ispat oldu.
Artık teknik ekip ve futbolcu grubu işin ciddiyetine varmalı, son iki maçta en az 2 veya 3 puan alıp kendi göbeğini kendileri kesmelidir.
Son sözüm, takıma gelsin:
Kurda, “neden boynun kalın?” demişler; “işimi kendim görürüm de ondan” demiş.