Bitse de Gitsek
Serkan Dönmez yazdı…
Şampiyonluk mücadelesi veren rakibin ve onu takip eden takımların sonucunu merakla beklediği maçtı cumartesi gecesi oynadığımız maç.
Başakşehir, kalan fikstürde en zor maçına çıkmıştı. Kendi hesaplarına göre önemli de eksikleri vardı kadrolarında.
Başakşehir’in takipçileri de puan kaybedebilecek tek maç olarak görüyorlardı Antalya deplasmanını. Bizler de dahil herkes anlam yüklemişti maça.
İlk yarı iki takımda sahaya çıkış şekline uygun bir şekilde birbirini tartan, kontrollü, önce gol yememek mantalitesiyle mücadele verdi. Sıcak ve nemli havada kondisyonu biraz da tüm maça yayma isteği vardı.
İkinci yarının da ilk yarıdan pek bir farkı olmadığı, işin gerçeği golü atanın kazanacağı, o golün de organize bir ataktan gelmeyeceği belliydi.
Başakşehir maçta geriye düşeceği dakikada öne geçti. Artık buna şans mı denir yoksa kader mi ya da onla mı daha çok istedi denir ama bana göre top öyle istedi.
Golden sonra da değişen bir şey olmadı maçta. Zaten Fredy’nin ilk yarı sonunda sakatlanıp çıkmasıyla tamamen mücadeleye odaklı hale gelmemiz, Podolski’nin sakatlanıp çıkmasıyla birlikte gol atma olasılığımız da mucizelere kaldı.
Aşırı sıcak ve nem oyun kalitesini çok etkiledi. Öyle ki sahada halı saha maçı görüntüleri vardı. İki takımın oyuncularında belli bir noktadan sonra konsantrasyon kayboldu.
Birçok takımın çeşitli anlamlar yüklediği, futbol kamuoyunun merakla beklediği maç başladıktan belli bir süre sonra “bitse de gitsek” havasına büründü.