Göz Göre Göre
Antalyaspor, her zaman mücadele eden, pes etmeyen ve en azından onurunu sahaya koyan bir takım olmuştur. Ancak bu hafta Galatasaray karşısında izlediğimiz şey ne mücadeleydi, ne futboldu, ne de Antalyaspor’a yakışan bir duruştu. 4-0’lık mağlubiyetin skordan bağımsız bir utanç kaynağı olmasının sebebi de tam olarak bu. Rakibin bizden üstün olması elbette kabul edilebilir, ama bu kadar kolay teslim olmak, hiçbir şey yapamamak kabul edilemez. Sahada varlık gösteremeyen bir takım, ne yaptığını bilmeyen bir teknik ekip ve bu enkazı tribünden izlemek zorunda kalan taraftar… Sezonun genel tablosuna baktığımızda bu maç yalnızca bir mağlubiyet değil, sistematik bir çöküşün en sert yansımalarından biri oldu.
Emre Belözoğlu’nun takıma gelişinden beri futbol adına olumlu tek bir şey söylemek zor. Her geçen hafta saha içindeki düzensizlik artıyor, oyuncuların ne yapmak istediği belirsizleşiyor ve teknik ekibin de bu gidişata müdahale etme yetisinden yoksun olduğu net bir şekilde görülüyor. Bu maç özelinde ise Belözoğlu’nun tercihleri ve oyun anlayışı tam anlamıyla sınıfta kaldı. Rakibin gücünü bilerek önlem almak yerine, hiçbir planı olmayan bir takımla sahaya çıkmanın cezası ağır oldu. Daha da kötüsü, bu yenilgiden ders çıkarılacağına dair bir umut dahi verilmiyor. Bu sezonun en büyük sorunlarından biri de tam olarak bu: Sorunları gören ama çözüm üretmeyen bir teknik heyet ve yönetim.
Saha içinden daha vahim olan bir durum varsa, o da taraftarın bu kulüpten uzaklaşmasıdır. Sezon başından beri alınan yanlış kararlar, plansızlık ve umursamazlık, Antalyaspor taraftarını futboldan soğuttu. Tribünlerin dolmamasının sebebi yalnızca sportif başarısızlık değil; taraftarı hiçe sayan yönetim anlayışı ve kulübün sahipsiz bırakılmış olmasıdır. Antalyaspor, bir futbol kulübü olmanın ötesinde, bu şehrin kimliğidir. Ama o kimliği korumak için mücadele edecek bir yönetim ve teknik heyet ortada yok. Sonuç olarak, Antalyaspor’un tarihine bakıldığında hiçbir başarı vadetmeyen bu yönetim sürecinin kulübü nereye sürükleyeceği de az çok bellidir.
Bu mağlubiyet sadece bir maç kaybetmekten ibaret değil. Antalyaspor, bugün ligde düşme hattının kıyısında gezinirken, bunu yalnızca sahadaki futbolculara yüklemek gerçekleri görmezden gelmek olur. Yönetimsel istikrarsızlık, teknik ekibin yetersizliği ve futbolcu grubunun da bu durumdan etkilenmesiyle Antalyaspor her hafta biraz daha eriyor. Taraftarın her geçen gün tribünden uzaklaşması, bu enkazın en acı göstergelerinden biri. Eğer bu sezon, gerçekleri kabullenip bir şeyler değiştirme cesareti gösterilmezse, Antalyaspor tarihinin en karanlık dönemlerinden birine doğru ilerliyor olabilir.
Şunu herkes anlamalı: Antalyaspor, birkaç kişinin yönetsel hırslarına ve başarısız kararlarına kurban edilemeyecek kadar büyük bir camiadır. Ama bu camia, ancak ona sahip çıkanlarla ayakta kalır. Sahada mücadele etmeyen, kulübü sahipsiz bırakan, taraftarı hiçe sayan bir yapı ile ilerlemek mümkün değildir. Göz göre göre gelen tehlikeyi artık görmek ve ona karşı adım atmak gerekiyor. Çünkü bu kulüp, düşme korkusu yaşamayı değil, bu şehrin gururu olmayı hak ediyor.