Hakemi de Yendik

9 Şubat 2016 10:20

Mental olarak Mersin maçının ikinci yarısındaki Antalyaspor vardı sahada. İnanmış 11 futbolcunun karşısında kimse duramaz …

Hafta arası teknik direktörümüz Jose Morais maalesef aniden hastaneye kaldırılmıştı. Takım son 12-13 maçta sadece Mersin maçını mucize eseri kazanmıştı. Her iki kale arkasındaki taraftar gruplarının bulunduğu tribüne de Başakşehir maçından dolayı ceza gelmişti. Devre arası aramıza yeni katılan oyuncuların uyum sorunu vardı. Sakatlıkları bulunan oyuncularımız vardı. Vardı da vardı ve herkes bu maçı gözden çıkarmıştı açıkcası. Ama ben de etrafıma ”Her şey aleyhimize ise tam Antalyaspor’un kazanacağı maç bu” diyordum. Hatta rahat kazanacağız bile diyordum ki öyle de oldu.

Sahaya çıkan takım hiç önemli değildi. Mental olarak Mersin maçının ikinci yarısındaki Antalyaspor vardı sahada. İnanmış 11 futbolcunun karşısında kimse duramaz. Gerçekten de sahayı dar ettik Fenerbahçe’ye. Fenerbahçe bu sezon gol yememesi ile şampiyonluk yarışının içerisinde. Biz o takıma tam dört attık, hatta sekiz olmaması bizim hatamız.

Bakın ne güzel şeyler yazıyoruz. Dedik ya inanmış bir takım biz taraftarların gözünde skor olarak yenilmiş olsa da kalbimizde kazanmıştır.

Fenerbahçe’ye çok iyi alan daraltması uyguladık. Fernandao gibi fizik gücü çok iyi bir oyuncuyu çok iyi marke ettik, hatta ona gelecek toplara bile erkenden müdahale ettik ki tehlike yaşamayalım. Şöyle bir bakıyorum, kötü oynayan oyuncumuz yok neredeyse. Aklımda kalan sadece Makoun’un ilk yarıda yürekleri ağızlara getiren geri pası.

Ligin ilk maçında uzatma dakikaları bitmiş olmasına rağmen uyduruk bir serbest vuruş ile bizi yenmişti Fenerbahçe ve hakem ikilisi. O maçta yenilmeseydik lider dönüyorduk Antalya’ya. Gün oldu devran döndü. Bu maçta da sağ olsun hakem efendi iki gol hediye etti Fenerbahçe’ye. Zaten Fenerbahçe bir veya iki gollük galibiyetler alarak bugünlere geldi. Tamam hakem efendi yine saçma sapan kararlarla iki gol hediye etti. Etti de yedikleri dört muhteşem gole bir şey diyemedi. Bu takıma karşı dört gol hediye etseydiniz de 6-7 gol yerdiniz yine. Gol yediğimiz pozisyonlara bakın, kahkaha atarsınız resmen. Hele penaltı pozisyonu saçmalığın daniskasıydı. Van Persie bile korner sanıp korneri işaret ederken hakem efendi sanırım ”Fazla fark olmasın ya” diye düşündü. Aslında bunlara en güzel cevabı dördüncü golden sonra, yani iş bittikten sonra stat hoparlörlerinden dinlettiğimiz müzik ile verdik.

Toplamda her iki kale arkasından 3500-4000 civarı taraftarımız cezalıydı. Çok büyük eksikti bu bizim için. Herkes sanıyordu ki İstanbul’dan gelen üç otobüs taraftar önderliğinde Fenerbahçe meydanı boş bulacaktı. Öyle olmadı işte. İçeri az sayıda da olsa giren gruplarımız önderliğinde, herkes omuz omuza vererek, gruplarımızın olmadığının bilinci ile bağırırken iki katı üç katı ses çıkardık ve stadı teslim etmedik. ”Buranın ağası da, babası da biziz” dedik. Düşünsenize ya o 3500-4000 kişi de içeride olsaydı?