Alex’in İnadı
Hakan Aydın yazdı.
Süper Lig’in 17. haftasında Gaziantep deplasmanına giden Antalyaspor, Kayserispor karşılaşmasında her iki kanat bekini kaybetmişti. Bir de üzerine, özellikle son haftaların formda oyuncusu Sam Larsson kadroda olmayınca, Antalyaspor için karşılaşmanın zor geçeceğini tahmin etmek zor olmadı.
Karşılaşmanın başlama vuruşu ile birlikte Gaziantep FK, ön alanda Antalyaspor’a baskı yaparak kapılacak toplarla sonuca gitmenin hesaplarını yapmıştı. Hatta başlama vuruşuyla birlikte Thalisson’a gelen top kaptırılınca, ofsayt olmasa ligin en erken atılan gollerinden birini Antalyaspor yemiş olacaktı.
Karşılaşmanın ilk 10 dakikasında Gaziantep FK, ön alan baskısı yaparak Antalyaspor’un topla birinci bölgeden çıkmasına izin vermedi. Özellikle karşılaşmanın ilk 10 dakikasından sonra Gaziantep’in hızı kesildi ve Antalyaspor da rakip yarı alanda görünmeye başladı. Hatta karşılaşmanın ilk tehlikeli atağını, rakip takım çıkarken kapılan topla Van de Streek ile yaptık. Fakat Van de Streek, kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonu değerlendiremedi.
Antalyaspor’un ilk yarı boyunca sahada etkisiz görünmesinin en büyük nedenlerinden biri, sağ ve sol kanatta Soner ve Djenepo’nun olmalarıydı. Kanatlar etkisiz olunca, Antalyaspor topu rakip yarı alana taşıyamadığı gibi bütün yük Antalyaspor orta alanına bindi ve rakip Gaziantep, özellikle Antalyaspor orta alanını kullanarak ataklarını ortadan başlatıp topu kanatlara yayıp tehlike oluşturdu. İlk yarının sonlarına doğru Antalyaspor’un kalesinde gördüğü golün başlangıcı böyleydi.
45 dakikanın sonunda istatistiklere baktığımız zaman, topla oynamada %53’e %47 Antalyaspor üstünlüğü görünse de ilk yarı boyunca Gaziantep 10, Antalyaspor ise 1 şut çekmiş. Rakip ceza sahasında buluşmada Gaziantep 16, Antalyaspor ise 4 kez görünüyordu. Bu istatistikler gösteriyor ki yanlış bir ilk 11 ile oyuna başlamak, üstünlüğün Gaziantep’e geçmesine neden oldu. Özellikle Soner Dikmen’i kanatta kullanma inadı, Antalyaspor’un savunmada ve ofansta çok hata yapıp açık vermesine, kalesinde tehlike görmesine neden oluyor.
Karşılaşmanın ikinci yarısına kulübeden orta alan ve kanatta 2 oyuncu değişikliği yapılınca, özellikle 45 ile 65. dakikalar arasında oyun üstünlüğü Antalyaspor’a geçti. 66. dakikada, atağa çıkarken bu sene sıkça gördüğümüz gibi Kaluzinski’nin birinci bölgeden çıkarken kaptırdığı topta, rakip üzerinde tam baskı kurduğumuz dakikalarda yenen golle Antalyaspor’un direnci kırıldı.
Antalyaspor’u iyi analiz eden rakipler, Antalyaspor’a orta alanda ve topla oynamayı seven Kaluzinski’ye baskı yaptıkları zaman skor avantajını ele geçiriyorlar. Antalyaspor kenar yönetimi de ısrarla geriden oyun kurarak topu rakip sahaya taşımaya kalkınca, ön alan baskısı ve pres yapan takımlara karşı Antalyaspor’un çözülmesi daha kolay oluyor.
Gaziantep takımı tam bir iç saha takımı, iç sahada sadece bir yenilgileri var. Hafta sonu böyle bir rakiple oynayacakken, Muş’ta oynayacağımız kupa karşılaşmasında neredeyse ideal 11’i sahaya sürüp 120 dakika top oynayacak, üstüne üç gün sonra Gaziantep gibi bir deplasmanda oynayacaksın. Takımın yorgun ve isteksiz olması kaçınılmazdı.
Bir de zaten kadro derinliği az olan takımda kupa maçında 2 sakatla döneceksin. Bence planlama teknik heyet tarafından yanlış yapıldı. Kadro genişliği olmayan takım gereksiz yere yoruldu.
Antalyaspor’da artık kaleciyi konuşmuyoruz. Ben dahil sosyal medyada geldiği günlerde yerden yere vurduğumuz Kenan Piric, her hafta üzerine koyarak savunmaya ve taraftarlara güven veriyor.
Devre arasında transfer yasağını kaldırıp sağ kanat, forvet ve sol bek takviyesi yapılırsa, Antalyaspor korkulu rüya görmez.
Son sözüm, teknik ekibe Arthur Schopenhauer’dan gelsin:
“Yetenek, kimsenin vuramadığı hedefleri; deha ise kimsenin göremediği hedefleri vurur.”