Süleyman Seba’nın Halefleri

Geçen sezon da olduğu gibi bu sezon da malesef takımımızdan çok hakemleri konuşmak zorunda kalacağız gibi görünüyor …

Süleyman Seba’nın Halefleri
16 Ağustos 2017 09:27

Geçen sezon olduğu gibi bu sezon da maalesef takımımızdan çok hakemleri konuşmak zorunda kalacağız gibi görünüyor. Anadolu takımlarının İstanbul takımları karşısında genel olarak uğradığı kıyım pazar akşamı yine kendini gösterdi. Kariyerinde Dünya Kupası Yarı Final Maçı dahil birçok büyük maç yöneten, çok değil sadece iki sene önce 06.06.2015 tarihinde, Şampiyonlar Ligi Finali yönetmiş olan Cüneyt Çakır’ın Vodafone Park’taki yönetimi gerçekten düşündürücüydü.

Maç boyunca verdiği bütün kararlarda, gösterdiği veyahut göstermediği kartlarda ev sahibi takımı koruyup kolladığı sadece ben değil, maçı tarafsız takip eden bütün kamuoyu tarafından açıkça görülmüştür diye düşünüyorum.

Tribüne konulmuş olan pankarttaki Rahmetli Süleyman Seba’nın sözünü üzerine alındığını tahmin ediyorum. İlk golde olmayan bir faul veren, barajda duran oyuncumuzu rakip takım oyuncularının istediği mesafeye, hiç ölçüsüne bile bakmadan, çeken Cüneyt Çakır ilk golü hazırlayan isim oldu. İkinci golde çaldığı penaltı ise uzun süre gündemi meşgul edecektir diye düşünüyorum. İlk goldeki emeklerinin yetersiz olduğunu düşünmüş olacak ki, dünyanın hiçbir yerinde penaltı diye değerlendirilemeyecek bir pozisyona penaltı çaldı ve adeta Cenk Tosun’u hem ödüllendirdi hem de kendi hanesine bir asist yazdırdı. Ayrıca daha önce bir Şampiyonlar Ligi maçında, o zamanlar Manchester United forması giyen Luis Nani’yi direkt kırmızı kartla oyundan attığı hareketin aynısını Oğuzhan Özyakup Salih Dursun’a yaptığında bir sarı kart gösterip Oğuzhan’ın sırtını sıvazlamasını da hayretler içinde izledik. Velhasıl kelâm, pazar günkü maç Cüneyt Çakır’a hiç yakışmadı. Süleyman Seba’nın aramızdan ayrılışının yıl dönümünde başlayan bu “yakışmayan hareketler” furyasının ilk temsilcisiydi Cüneyt Çakır. Ama asıl maç sonu gördük, Süleyman Seba’nın mirasını taşıyanların karakterlerini…

Ahmet Nur Çebi denilen ağzından çıkanı kulağı duymayan şahısa gelmeden önce biraz Şenol Güneş’ten bahsetmek istiyorum. 2002 senesinde hepimizi gururlandıran Dünya üçüncülüğünün mimarı, emek insanı, efendi kişilik, düzgün mizaç, dürüstlük gibi özellikleriyle uzun yıllardır herkesin takdirin kazanan Şenol Güneş’in son birkaç yıldaki, özellikle Beşiktaş’a geldikten sonraki değişimi gerçekten hayret edilesi. Bir teknik direktör olarak rakip takım başkanı hakkında konuşan, bu konuşmayı her fırsat bulduğunda gerçekleştiren Şenol Güneş, kulübesinde takip ettiği maçların hiçbirinde kendi lehlerine verilen penaltıları görme fırsatına erişemiyor, çok garip. Perde mi iniyor, gözlerimi bozuldu bilmiyorum ama Beşiktaş lehine verilen penaltılarla ilgili sürekli “Pozisyonu net göremedim” açıklaması yaptığını sanırım siz de fark etmişsinizdir. Ayrıca yine maç sonu açıklamalarında Antalyaspor Kulübü’nü ve futbol takımını küçümser cümleleri dikkat çekici. Geçen sezonun ikinci yarısı evimizde oynadığımız maç sonrası Başkanımız Sayın Ali Şafak Öztürk hakkındaki ipe sapa gelmez açıklamalarını henüz unutmamışken, bu maçın sonunda da “Antalyaspor şampiyonluğa oynuyor herhalde! Böyle devam etsinler!” gibi ukala açıklamaları ve maçın içinde sert oynayanın Antalyaspor olduğu yönündeki açıklamaları kendisinin bizlerin gözünde gitgide itici bir ihtiyara dönüşmesine sebep oluyor. Sayın Şenol Güneş, sert oynayanın Antalyaspor olduğunu Charles’in baldırına, Salih Dursun’un sol koluna, Sandro’nun dönen ayak bileğine anlatsın lütfen. Biz anlamakta zorluk çekiyoruz.

Gelelim Ahmet Nur Çebi’ye… Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman’ın “Dünyayı ayağa kaldırmak” niyetiyle çıktığı yolda aldığı 45 günlük hak mahrumiyeti cezası sonrası, yönetim adına yayıncı kuruluşa açıklama yapması uygun görülen şahısa… Pazar akşamı yaptığı talihsiz, mesnetsiz ve tamamıyla art niyetli açıklamalarından bahsetmeden evvel, kendisine ve söylemlerine yakından bakalım. 2012 senesinde Galatasaray’ı ağırlayacakları maçın öncesinde “Galatasaray yönetimi de taraftarı da haftaya stadımıza gelmesin. Onları stadımızda görmek istemiyoruz.” demiş bu şahıs. “Ezeli rakip, ebedi dost” olduğu söylenen iki camia arasında söylenebilmesi bile ne kadar ayıp bir cümle değil mi? Bir Galatasaray maçında Burak Yılmaz’ın yerde kalıp penaltı kazandırması sonrası Burak Yılmaz hakkında “emek hırsızı” diye açıklama yapmış olmasına karşın Cenk Tosun hakkında tek kelime etmemiş olması bize karakteri hakkında daha fazla bilgi veriyor diye düşünüyorum. 2014 senesinde Süleyman Seba hakkında eli cebinde, lakayıt şekilde açıklamalar yapmakta bir beis görmemiş bu şahsiyetin Süleyman Seba’nın ölüm yıl dönümünde böyle açıklamalar yapmasını ben kendi adıma garipsemiyorum. Kendi yönetimine danışmadan Tolga Zengin’in sözleşmesini gizlice uzatmış birisinde profesyonellik, etik gibi şeylerin sadece kelimelerden ibaret olması da gayet normal. Yaptığı saldırgan açıklamalarla Sayın Başkanımızı gerememiş olması, Süleyman Seba’nın söylemleri ve düşüncelerinden hiçbir şey öğrenmemiş olmasıyla sadece zavallılık mertebesinde oluşu aşikar. Şimdi böyle birinin ortaya attığı mesnetsiz suçlamalar ne kadar ciddiye alınabilir?

Ahmet Nur Çebi’den sonra şimdiye kadar adını bile duymadığım Candaş Tolga Işık adlı Beşiktaş yöneticisinin “Allah’tan Beşiktaş var da yılda iki kez haber oluyor.” şeklindeki konuşmasını da ömründe ilk kez “haber olma” heyecanına veriyorum. Zordur medya, herkes altından kalkamaz. Başkanımızın bu açıklamalardan sonra verdiği cevapta ise kişiliğinin, karakterinin, gördüğü aile terbiyesinin ne kadar kaliteli olduğunu herkes bir kez daha görmüştür diye düşünüyorum. Karşısındakilerin hadsizliklerini ciddiye almayışı ile gerek Antalyaspor taraftarının gerekse tarafsız kamuoyunun takdirini kazanmıştır. Konuşarak laf anlatılamayacak insanların ayıplarını yüzlerine vurarak onları düşünmeye sevk edişi gerçek bir yönetici davranışıdır, kaos ortamından beslenenlere istedikleri malzemeyi vermeyerek doğru olanı yapmıştır.

Maçı, hakemi, yöneticileri, boş lafları geçtikten sonra pazar akşamı maç sonrası rakip takım taraftarının bile olmadığı ortamda tribündeki renktaşlarıma saldıran, ters kelepçe yaptıkları taraftarı darp edip çenesinin kırılmasına yol açan İstanbul Emniyet mensubu polis memurlarını da kınıyorum. Futbol taraftarla güzeldir, taraftara böyle bir muamele yapılmasının hiçbir dayanağı, sebebi ve açıklaması olamaz! Olaylarda zarar gören renktaşlarıma büyük geçmiş olsun diyerek yazımı noktalamak istiyorum.
Söndüremeyecekler içimizde yanan ateşi!

#BizAntalyasporuz