Korkma

Hakan Aydın yazdı…

Korkma
2 Eylül 2019 09:56

Eskilerin bir sözü vardır, “Kör söylersem kör olurum” diye. Bu deyiş tam da arması sevdası için yollara düşen taraftarlarımız için.

Hakkını vermek lazım, “gittiğin yerlerde yalnız kalma diye” ağabeyli kardeşli yollara düştük Konya deplasmanı için. Aksilikler daha hareket etmeden başladı. Deplasmana gitmek isteyen arma sevdalısı o kadar çok olunca gelen araçlar yetmedi. Geride kimse kalmasın diye araç bulmak için çırpınıp duruldu. Sonunda araçlar bulunup herkes yerleşince yola çıkmamız öğleden sonrayı buldu. Deplasman için gönderilen araçların bir çoğu eski olunca daha henüz Akseki’ye varmadan bir bir arıza yapmaya başladı. Böyle olunca kah araçlar itildi, kah araçlar tamir edilmeye çalışıldı. Bir araçtan diğerine aktarma yapıldı. 20 kişilik araçta 30-40 kişi deplasmana gitmeye çalıştı, otobüslerde keza 60-70 kişiyle yollara devam edildi. Onun içindir ki bu taraftara laf söylemeye kalkan 10 kere düşünüp konuşmalıdır. Bu deplase işler parayla, pulla, kimilerinin dediği gibi menfaatle yapılacak şeyler değil. Bu gerçek bir aşk, bir kara sevda armanın peşinden gitmek. Yaşları henüz 15-16 olan birçok genç kardeşim plaja gidip kız arkadaşıyla vakit geçirmek yerine adı aşk olan bu eziyeti çekiyor. Koridorlarda yerde yatıp, ayakta 5 saat yol yapıp tekrar aynı şekilde geri gelmek her babayiğidin harcı değildir. Bu genç kardeşlerimizi kendi kardeşi, evladı gibi gören ve onları kollayan grup liderleri ve arkadaşları da en büyük övgüyü ve alkışı hak ediyor. Bir aile reisi bile çekirdek bir aileyi zor idare ederken bu kadar insanın sorumluluğunu almak kolay değil. Takdire şayandır. 

Burada bir serzenişim de yönetime olacak. Bunca insan yollara düşmüşken, bu arma için bir arayıp “sıkıntınız var mı?” diye sormak, hiç olmazsa manevi olarak yanlarında olmak çok zor olmasa gerek. Benim gördüğüm yönetici Ramazan Karabulut özel aracıyla Akseki’de tesislerde denk geldi, o da elinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştı. Başka kimse de arayıp sormadı. Hal böyle olunca Konya’ya varmamız da hayli geç oldu.

Arama noktasında biraz oyalanınca, bir de geleneksel hale gelen Konya’yı tavaf etmemizle birlikte maça geç girdik. Konya’da Mevlana Celaleddin Rumi’nin türbesi olduğu için bize şehri tavaf ettirmelerindeki amaç herhalde yarı hacı olduğumuzu düşünmeleri. Ayrıca deplasman tribünü girişine vardığımızda stadın altında otobüslerin park edildiği yer insanlık dışı idi. Yerlerde özellikle temizlenmemiş bir karış toz, egzoz gazı ile karışınca astım hastası olan birinin hayatını bile kaybetmesine neden olabilir. Bu, kelimenin en hafif tabiri ile kötü niyetli bir davranış.

Böyle badireler atlatıp da maça girişimiz 25. dakikadan sonra oldu. Size 25. dakikadan sonraki izlenimlerimi anlatacağım:

1-0 galip gibi başlamak bize moral vermişti. Bu gol ile taraftarın stada girerken çektiği çile bir nebze olsa da hafiflemişti. Yine bir klasik olarak golü attıktan sonra kapanmaya başlamıştık. Konyaspor ise kalemizde gol bulmak için yüklenmekte idi. İlk yarı Nazım’ın kanadından çok yüklendiler. Konyaspor’un gol aramak için bizim sağ kanadımızı kullanması zaman zaman bizi çok fazla sıkıntıya soktu. Orta sahada Aatıf’ın oynaması nedeniyle dalga dalga gelen Konyaspor ataklarını ikinci bölgede durduramadık. Çünkü Aatıf toplu oyunda varken, top rakipteyken ne pres yapınca ne de adam kovalayınca Ufuk ve Charles ikilisi zor anlar yaşadı ve Konyaspor ikinci bölgeyi çabuk geçerek tehlikeli ataklar geliştirdi. Zorlansak da ilk yarıyı 1-0 önde kapamak hem taraftarlara hem de takıma moralli bir ikinci yarı için umut oldu.

İkinci yarı Konyaspor, Ali Çamdalı değişikliği ile oyuna baskıyla başladı. Buna cevap vermek adına Bülent Hoca da Aatıf’ın yerine Fredy’yi oyuna alarak hamle yapmaya çalıştı ama hocanın bu hamlesi yanlıştı. Al birini vur ötekine misali Fredy’de top bizde iken oyunda vardı. Bence bu hamle işe yaramadı. Burada olması gereken, orta sahada oyuna Hakan Özmert’in alınmasıydı. Çünkü Hakan orta sahada pres yapıp top kaparak aldığı topların bir çoğunu olumlu kullanarak rakip orta sahayı rahatsız edebilir ve Konyaspor’un oyun kurmasının önüne geçebilirdi.

Bülent Hoca, Zeki’den sonra şimdi de Hakan Özmert’e takmış herhalde. Zeki’yi bitirdi, şimdi sırada Hakan var gibi görünüyor. Yalnız bu insanlar profesyonel futbolcu ve bu işe yıllarını vermiş tecrübeli insanlar. Bu oyunculara böyle davranıp ceza vererek terbiye edemezsin. 17-18 yaşında genç oyuncu değiller. Böyle yaparak oyuncuları birer birer kaybederiz.

Fredy değişikliği pek fark etmeyince, Serdar Özkan’ın da yorulup oyundan düşmesi sonucunda Celustka çok zor durumda kaldı ve tel tel dökülmeye başladı. Bunun farkına varan rakip teknik direktör, ikinci yarı ataklarını Celustka’nın olduğu kanattan denedi ve başarılı oldu. Konya’nın beraberlik golü Celustka’nın kademe hatasından geldi. Etkili bindirmelerini bizim sol kanadımızdan yapmaya devam ettiler. Teknik heyetimiz de bu durumu bizim tribünde izlediğimiz gibi izleyince 2. golü kalemizde gördük.

Bu korkak futbolun bize puan kazandırmayacağını anlayan Bülent Hoca, Celustka’nın yerine Tarık’ı, gününde olmayan Doğukan’ın yerine Mukairu’yu alınca oyun birden değişmeye başladı. Bir laf vardır, “korkunun ecele faydası yok.” diye, yavaş yavaş atağa çıkmaya başladığımızda topu ısrarla takip eden, inatla vazgeçmeyen, bu maçta hem defansın hem de ofansın kahramanı olan Diego’nun ısrarları sonucunda kazanılan topta Mukairu’nun beraberlik golü geldi. Bu golü Mukairu attı ama ben bu golün yarısını Diego’ya yazarım. Bu gol hem bizim için hem de Paul Mukairu için çok önemliydi. Çünkü bu golle birlikte genç oyuncu da özgüvenini tazeleyip stresini üzerinden atmıştır. İlerleyen haftalarda daha iyi bir Paul Mukairu izleyeceğimizden eminim.

Birkaç kelime ile Bülent Korkmaz Hocama değinmek isterim; bizim kurtuluş mücadelemizdeki ulusal marşımız, “Korkma” diye başla. Hocam keza senin soyadın da “Korkmaz“. Lütfen soyadın gibi cesur ol. İkinci yarı ofansif değişikliklerle nasıl farklı bir oyun sergilediğimizi sen de görmüşsündür. Bu cesaretli oyunu keşke ikinci yarının başında oynatsaydın. Geçen senelere göre çok kötü olan bir Konyaspor’u bir daha böyle yakalayamayız. Yavuz Sultan Selim’în de dediği gibi, “Cesaret insanı zafere , kararsızlık tehlikeye , korkaklık ise ölüme götürür.” 

 

ETİKETLER: ,