Ciddiyet

22 Eylül 2015 10:36

Rize deplasmanı öncesi hepimiz umut doluyduk. Rakip ilk dört haftada maç kaybetmemiş olmasına rağmen şahsen bir puanı cepte görüyordum. Futbolcu arkadaşlarımız ve teknik heyet de benim gibi düşünmüş olacaklar ki maça düşük bir konsantre ile başladılar.

Eto’o’nun adamını ceza sahası içinde tutmaması, ilk golü kalemizde görmemize sebep oldu. Dünya starı bir futbolcuya bu hata yakışmadı. Zaten kendisi de bu hatanın farkındaydı ve golden sonra takım arkadaşlarından özür diledi. Devamlı eleştirdiğimiz Emrah’ın golüyle tamam dedik, ilk yediğimiz gol kaza golüydü, takım bu dakikadan sonra toparlayacak.

Ama nafile… Her geçen dakika Rizespor daha da üzerimizde baskı kurdu, sağlı sollu ataklarla kalemizi şut bombardımanına tuttular. Maçı izleyen tarafsız bir sporsever, iki takımın aynı ligde oynadığına inanmazdı sanırım. Bence o kadar kötüydük ve sonucunda da haklı bir mağlubiyet aldık.

Burada Yusuf Hocaya takıntılı olduğu kadrodaki bazı isimlerle ilgili eleştirim olacak. Zeki ve Emrah Başsan, ilk beş haftadaki performanslarıyla bu kadroda ilk 11 oyuncusu olmadıklarını her hafta bir kez daha kanıtlamalarına rağmen, nedendir bilinmez kadroda devamlı yer buluyorlar. Bu ısrar kötü oynadıkları ama kazandığımız maçlarda bize oyun olarak zarar verse de skor olarak vermediği için görmezden gelindi. Ama Rizespor maçıyla bu problemin tavan yaptığını düşünüyorum. Umarım artık Yusuf Hoca formayı hak edene verir ve artık daha aktif bir orta saha ve kanat performansı görürürüz.

Önümüzdeki iki maç içeride oynayacağız ve bu maçlarda minimum dört puan almamız, kırk puana daha hızlı ulaşmamıza yardımcı olacaktır. Sene başındaki hedefim olan ligde kırk puan için otuz bir puan kaldı. Sonrasında oynayacağımız maçlarda şahsen keyif almaya başlayacağım.

Bu sene lige yeni çıkan bir ekip olarak hedefimiz ilk olarak ligde tutunabilmek olmalı. Bu olmazsa olmazımızdır bence. Kırmızı beyaz renklere gönül vermiş bazı renktaşlarım Avrupa hayalleri kuruyor ama mevcut oyunla bunun gerçekçi olduğunu şahsen düşünmüyorum. Umarım ben yanılırım.

Yazıma Eto’o için ayrı bir paragraf açarak son vermek istiyorum. Bu hafta o oynadığı futbolla değil ama karakteriyle gönüllerde bir kez daha taht kurdu. Çok değil Mehmet Özdilek döneminde, mağlubiyetleri geçtim, kazandığımız maçlardan sonra bile tribüne gelmeyi çok gören futbolcular ve teknik heyetten sonra, böyle bir dünya yıldızının farklı mağlubiyetten sonra takımı toplayıp binlerce kilometre yol yapan taraftarın önüne götürmesi günün en özel anıydı. O egoyla, gerçek bir dünya yıldızı olan Eto’o’ya teşekkürü bir borç bilirim.

Sevgiyle kalın…