Bizimkisi Memleket Meselesi

16 Haziran 2015 08:02

Hepimiz şampiyonluk büyüsüne kapılmışken ağzımıza bir parmak bal süren yönetim her türlü oyunu döndürüyor şehrimin takımının kulübünde. Kimin aklından hangi planın geçtiğini bilemediğimizden, biz hâlâ “Hangi futbolcu gelecek, Süper Ligdeyiz, yeni stadın koltuğu vs.”  mevzusundayız. Takımın ve şehrin dışarıdan görünüşü ve algılanışını değiştiren kulüp başkanının biz taraftara yaşattıkları çabuk unutuldu. İnsanlar sezon boyunca yaşadığı hiçbir şeyi sorgulamaz oldu. Hatta her şeye rağmen almayı planladığını iddia ettiği futbolcular için takdir evresine kadar geldiler.

Geçtiğimiz sezon bu yılın tam aksine büyük hayal kırıklıklarıyla kapatmıştık. Geldiğimiz bu noktada çok farklı gibi gözükse de 2013-2014 ve 2014-2015 sezonu arasında oynadığımız lig ve gelinen sonuç dışında hiç de fark yok aslında. Neler yaşanmadı ki… Yüzlerce defa istifaya çağırılan Gencer, bu sezonun sonunda kulüpten ayrılacağının bile sözünü çoktan vermişti bile.

Sezon boyunca beni en çok rahatsız edenlerden biri de herkesin haddi olmayan işlerin peşinde koşması oldu. Başkanın takımı yönetmek yerine kulübü bir finansçı gibi yönetmesi ve takım yönetimini de hocaya bırakması gerekiyordu. Sezonun başlarında daha biz kimin hangi sorumluluğu aldığını bile idrak edememişken haftalar geçti. Taraftar daha istemediği başkanı hazmedememişken bir de kulüpte olan bitene kafa yormaya başladı. Haliyle gerginlik had safhalara yükseldi.

Beni bu sezonda en üzen olay Engin Korukır… Altınordu-Antalyaspor tiyatrosu oynanmıştı, senaryoya göre de mağlup Antalyaspor’du. Faturanın futbolculara kesilmesi gerekirken hocaya kesilmesi de bence oynanan tiyatronun acı sonuydu. Hiç unutamayacağım sözler de yine oyunun habersiz oyuncusundan geldi. Engin Hoca: “İnanılmaz derecede üzgünüm, şerefsizlik namussuzluk yapmadık.” diyerek kulübün mütevazı görünüşünü de yıktı geçti.

Aynı ligde oynadığımız Alanyaspor’un da gerçek yüzünü gördük bu sezonda. Alanya taraftarının bize yaşattıkları ve  gerek sosyal medyadan gerek de deplasmanda yaptıkları taşkınlıklar fazlasıyla can sıkıcı oldu. Nihayetinde bu şehrin bir tane ağabey takımı olduğunu ve bunun da Antalyaspor olduğunu anladılar, bu sonuç bize yeterli.

Bu sezonda da yüzlerce defa tribünde birleşme yoluna gidildi. Rantın olmadığı tribünü bu sezonda da göremedik. Çıkarsız sevemeyen futbol seviciye taraftar diyesim bile gelmiyor aslında.

Antalyaspor Store’un da elini taşın altına koymadığı sezonda herkes yine baskı işinde başının çaresine baktı.

Seçimden dolayı siyaset de karıştı tribüne. Menfaatsporlular dolduruverdi hemen stadı. Herkes reklam peşinde, çıkar peşinde, bir iki ay Antalyasporluymuş gibi davrandı. Geldi geçti kaldık yine biz bize, her zamanki yüzler her zamanki insanlar… Siyasi görüş ne olursa olsun bir bağırdık. Omuz omuza tek bir aşkla; işte tribün buydu, siyaset üstü olan Antalyaspor’a sahip çıkmaktı. Zaten “bizimkisi memleket meselesi”ydi.

Hesaptı, kitaptı, kavgaydı, dövüştü derken geldi çattı şampiyonluk. Emeği geçen herkese buradan teşekkür ediyorum. Fakat bizlere ve şehrimizin takımına yapılanları iki futbolcu ismini ortaya attılar diye unutmamanızı temenni ediyorum.

Benden size selam olsun şampiyon takımın taraftarları!