Hep Aynı Nakarat

10 Aralık 2019 08:28

Ahmet Çolak yazdı…

Futbolun değişmez kuralı atanın ve tutanın iyi olacak! Dünkü maçta bizde her ikisi de iyi olmayınca, sonuç kaçınılmaz oldu.

Rakip takım ilk yarı boyunca kaleciye 4 isabetli vuruş yaptı, maalesef 3’ü gol oldu. Biz ne yaptık? Sadece 1 gol, o da stoper mevkisinde oynayan Celustka’dan geldi. Forvet oyuncuları ne yaptı derseniz, koskoca bir sıfır! Demek oluyor ki biz kulüp olarak değişmez kuralı yerine getirememişiz, sezon başı planlamasında sınıfta kalmışız.

Bu takım neredeyse yıllardır hep birlikte oynayan aynı futbolculardan kurulu bir ekip. Çok az takviye ile buralara kadar geldi ama görünüyor ki artık iflas etmiş durumda. Takımda lider oyuncu eksikliği çok net şekilde görünmekte. Önceki yıllarda herkesin tepkili olduğu Eto’o, bu sorumluluğu fazlasıyla yerine getiriyordu. Ama biz ikinci bir Eto’o’yu maalesef çıkaramadık.

Her hafta yazıyorum, bu takım mental olarak iflas etmiştir. Kazanamama stresi topçuyu esir almıştır. Her geçen hafta kaybetmek maalesef alışkanlık haline gelmektedir. Bir futbol kulübü sıralamada alt tarafta oynuyor ise, bünyesinde bulunan futbolcu topluluğu her daim strese girer. Yetenekli dahi olsa meziyetlerini yerine getiremez ve o girdapta sürüklenir gider. Bir de rakipler için artık hedef takım haline gelir ve sürekli maç kaybeden takım sıfatından çıkamazsın.

Takım içinde huzursuzluk olduğu aşikar. Bu dün net olarak görüldü. Kendisine maraton tribününden tepki gösteren taraftara kalecimiz Ferhat Kaplan, forvet oyuncularını göstererek “Onlar atamıyor, ben ne yapayım” gibisinden el kol hareketleri yaptı. Oysa ki taraftar sadece ona görevini yapması yönünde bir serzenişte bulunmuştu. O bunun karşılığında ne yaptı; hemen başarısızlığı arkadaşlarının üzerine attı, hem de çok net bir şekilde sorumluluğu hiç üzerine almadan. Bu da gösteriyor ki kırılgan yapı buradan geliyor.

Enteresan şekilde maçlara hep mağlup başlıyoruz. İçeride ve dışarıda fark etmeksizin, bu kural değişmiyor. Takım zaten psikolojik olarak hazır değilken bir de gol yedi mi panik başlıyor. Futbolcu grubu bir an önce gol bulayım derken ikinci, hatta üçüncü golü kalesinde görüyor. Bir de gol yollarında yetersiz olunca, mağlubiyet serileri kaçınılmaz oluyor. Artık taraftar da alıştı, 7 haftadır hep aynı nakarat!

Takımda oyuncuların tamamı ne yaptığını bilmiyor. Parantez açmak istediğim üç isim çok ön plana çıkıyor.

Birincisi Doğukan Sinik. Son 2 sezondur hep şans bulmasına rağmen maalesef kendini geliştiremedi. Ofans oyuncusu olmasına rağmen skora ne gol ne de asist katkısı yapabildi. Bu kadar şansı başka bir futbolcu bulsaydı, inanın çok farklı yerlerde olurdu.

İkincisi Paul Mukairu. O da Doğukan olma yolunda hızla ilerliyor. Eğer böyle devam ederse o formayı biraz zor görür.

Üçüncüsü ve en önemlisi Gustavo Blanco. İlk maçlarında pivot santrfor olup, faydalı olabileceğini yazmıştım. Ne yazık ki son vuruş özelliği hiç yok. Güçsüz, sürekli gol bölgesinden uzak, ceza sahası dışında arayış içerisinde olduğu için skora katkısı hiç olmuyor.

Taraftarın beklentisi devre arası yapılacak takviyeler lakin devre arası transferi bir kumardır. Zarı atarsınız düşeş de gelebilir, hep yek de gelebilir. Geçmiş yıllarda bir Doukara ve Mevlüt örneği var, bunlar cuk oturmuştur. İnşallah böyle doğru oyuncu tercihi olur da hepimizin beklentisi yerine gelir.