Rıza Hoca’ya Bi 2 Puan Daha Yazmanızı Rica Edeceğim

Rıza Hoca özelinde bütün okurlarıma sormak istediğim bir soru var, gerçekten anlayamadım, anlamlandıramadım …

Rıza Hoca’ya Bi 2 Puan Daha Yazmanızı Rica Edeceğim
30 Ağustos 2017 07:59

Yine Antalyaspor taraftarı için tatsız bir haftayı geride bıraktık. Geçen sezon ilk haftalarda kaybettiğimiz puanlar sezon sonu bize Avrupa’ya mal olmuşken yine aynı senaryoyu yönetmeni farklı şekilde izlemek gerçekten Antalyaspor taraftarının canını acıtmaktadır.

Öncelikli olarak Antalya – Malatya arasındaki uzaklık 947 kilometre. Ben iş yoğunluğumdan ötürü gidemedim fakat bir deplasman otobüsünün oraya aşağı yukarı 15 saatte gideceğini tahmin ediyorum. 15 saati de dönüş sayarsak 30 saatlik bir yolculuk, sırf takımımız gittiği yerde kendini yalnız hissetmesin diye arma sevdasıyla 30 saat yol gitmek, sadece 90 dakika için… Bu deplasmana gelen her bir taraftara 30 saat borçlusun Rıza Çalımbay! 

Yeni transferimiz Samir Nasri’nin ilk 11’de başlamasına çok şaşırdım. Rıza Hoca’yı artık hepimiz tanıdık; yeni oyuncuya güvenmez, genç oyuncuya hiç güvenmez, birisini mevkisi dışında oynatacaksa muhakkak o mevkiye göre daha defansif kalacak oyuncuları değerlendirir (Bkz: Ön Libero: Salih Dursun, Sol Açık Ramon Motta, Ofansif Ortasaha: Harun Alpsoy, Ön Libero: Chico vb.). Henüz bir senesi dolmadan bütün huylarını çözdüğümüz Rıza Çalımbay’ı 16 yıldır teknik direktörlük yaptığı bu ülkedeki rakip meslektaşlarının çözmesi ne kadar sürmüştür merak ediyorum. Bir tek oyuna müdahale etme konusundaki tutarsızlığı kafa karıştırıyor. Hakkını yiyemem, geçen sezon oyuna sonradan aldığı ve hem oyunu hem skoru değiştiren oyuncular olmuştu, Evkur Yeni Malatyaspor maçının aksine. Ama Rıza Hoca’nın hep sabit olan bir fikri vardır: Eğer 1 farkla öne geçtiysen, takımı geriye çek. Takım, rakip takım, şartlar, oyuncu grubu ne olursa olsun Rıza Çalımbay hep bunu yapar. Öne geçtiği dakikanın bile hiçbir önemi yoktur. İşte bu hafta tam da bu yüzden 2 puan kaybettik, aynı geçen hafta olduğu gibi.

Şimdi gelin yazılı düşünelim:

Kadrona yeni katılmış ve futbol oynamaya aç bir yıldız ofansif ortasaha oyuncusuna, geldiği zaman hakkında “Bitti” diye konuşulan ama oynadığı iki sezonda 38 gol atıp 50 gole direkt katkı sağlayan, bir şehrin kaderini değiştirmiş bir forvet oyuncusuna ve gerçek bir transfer başarısı sayılacak harika bir kanat oyuncusuna (Tabi ki Aydın’dan bahsetmiyorum) sahipsiniz. Maçın henüz 20. dakikasında iki yıldızınızın harika işbirliği ile gol bulmuşsunuz, ne yaparsınız? Rakip yediği golün baskısıyla öne çıkmaya çalışacak ve henüz kendi aralarında uyum sağlayamadığı gözle görülen stoper tandeminden S.O.S. veriyorken sahiden siz ne yaparsınız? Elinizdeki yetenekli ve futbolun en üst seviyesinde senelerce boy göstermiş yıldızlarınıza amiyane tabirle “Vur Emri” verirsiniz değil mi? Onların asıl bildikleri şeyi, hücumu yapmalarına müsaade edersiniz değil mi? Fakat Rıza Hoca’da maalesef işler böyle yürümüyor. 16 yıllık teknik direktörlük ve yine 16 yıllık futbolculuk kariyerinde Rıza Hoca bu işi böyle öğrenmemiş. Rıza Hoca’nın kendi doğruları var ve hiçbir şart ve imkan bu doğrulardan başka şeyleri görmesine müsaade edemez. Rıza Hoca’ya göre bir takım eğer öndeyse savunma yapmalıdır. Bu vesileyle biz de iki haftada 4 puanın arkasından el sallarız. Sezon öncesi kampında verdiği demeçlerde çok sevdiği Beşiktaş’ından bahsetmediği ender zamanlarda kurduğu “Ben hep hücumu düşünen bir teknik direktörüm.” sözü yine temeli sağlam olmayan bir kule gibi Rıza Çalımbay’ın üzerine devrilirken üzüntüsünü, eziyetini cefakar Antalyaspor taraftarı çeker. İşte yukarıda bahsettiğim o 30 saatlik yolculuk var ya, o yolculuğun dönüş kısmındaki 15 saatin o taraftarlar için nasıl bir ruh haliyle geçtiğini anlayabilmesi için Rıza Hoca’yı bize böyle manasız şekilde puan kaybettirdiği bir deplasman sonrası o otobüslerden herhangi birisine davet ediyorum. Belki o zaman empati kurup, zincirinden kopup saldırmak isteyen bu takıma istediklerini gerçekleştirmek konusunda müsaade edecek, zincirleri kıracaktır. “Belki bir daha böyle bir kayıp yaşanmayacak” diye düşünenler varsa, üzgünüm ama 16 senedir değişmemiş olan bu oyun anlayışı kolay kolay değişmez ve değişmediği sürece de tekerrürden başka bir olasılık gerçekleşmez.

Yazımı noktalamadan önce Rıza Hoca özelinde bütün okurlarıma sormak istediğim bir soru var, gerçekten anlayamadım, anlamlandıramadım. Takım 87. dakikada gol yemiş ve skora dengeye gelmişken 90. dakikada Salih Dursun’un yerine Chico’yu, 90+5. dakikada Samir Nasri yerine Harun Alpsoy’u almanın manası nedir? Bu değişikliklerin sahadaki Antalyaspor’a, oyundan çıkan Salih Dursun ve Samir Nasri’ye ve oyuna giren Chico ile Harun’a ne faydası olmuştur? Bir hamle yaparsın, bir şey denersin ama sonuç alamazsın, bunu anlayabilirim. Fakat Rıza Hoca neyi denemiştir, bu hamlelerinin ana fikri nedir? Bunu anlayan birisinin beni de aydınlatmasını bekliyorum.

Herkesin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı ve Kurban Bayramı’nı en içten dileklerimle kutlarım.
#BizAntalyasporuz